“Tek isteğim Somerset Maugham’da olduğu gibi olgun bir kadının beni baştan çıkarması”
60’ların İngiltere’sinden bir gençlik hikâyesi.
1968 yapımı bu İngiliz filmi çekildiği dönemdeki hareketlenmenin siyasi ve toplumsal odaklarından uzakta ve o hareketlenmenin özgürlükler ile ilgili alanlarından sadece seks adını taşıyana odaklanmış bir eser. Herkes sevişirken sevişemeyen bir gencin bu hikâyesi, o dönemin tüm güzel İngiliz kadınlarına yer vermiş gibi görünen, kahramanımızın aralıksız ve sık sık da seyirciye yönelik olarak konuştuğu, yorum yaptığı ve başta kendisi olmak üzere herkesle ve özellikle kadınlarla dalga geçtiği bir filme kaynaklık ediyor. Hunter Davies’in romanından uyarlanan film dönemin “Swinging London” imajına uygun bir şekilde hareketli bir hayat, renkli görüntüler ve serbest kalmış bir gençlik imajı getiriyor karşımıza.
Filmin temel bir kusuru var; yaratmaya çalıştığı “alaycı, özgür ve hareketli” atmosferi güçlü bir şekilde destekleyecek bir yönetimden yoksun kalmış gibi görünüyor. Tüm o stil denemeleri, renkli filtrelerden geçirilmiş görüntüler bazen gerçekten ilginç olabilirken kimi zaman da seyredeni adeta yoruyor. Yeterince başarılı olamayan bir stil denemesinin en büyük riski olan görselliğin içeriği ezmesi bu filmde de zaman zaman ortaya çıkıyor. Benzer bir konuya odaklanmış olan “The Knack… and How to Get It” hatırlandığında aradaki farkın yönetmenden kaynaklandığı rahatça söylenebilir ve bu hikâye Richard Lester’ın eline geçseydi çok daha parlak bir sonuç alınırdı büyük bir ihtimal ile.
Kadın oyuncuların nerede ise tümünün oyun gücünden ziyade görselliğe katkıları için yer almış göründüğü filmin yıldızı baş roldeki Barry Evans elbette. Gerçek yaşından daha küçük birini canlandırsa da filme ihtiyaç duyduğu dinamizmi, sevimliliği ve cazibeyi fazlası ile katıyor. Film boyunca hemen tüm karelerde o var ve sonsuz enerjisi ile filmi sürekli besliyor gibi görünüyor.
68’de çekilse ve o dönemde geçse de o kuşağın asıl hassasiyetlerinden uzak duran ve başka bir hikâye anlatan bir film bu. Seks arayışı ile başlayıp aşkı bulma ile sona eren filmde yine de başta İngiliz toplumu, aileleri ve değişen tanımı ile çerçevesi genişleyen cinsel özgürlük ile ne yapacağını bilemeyip yoldan çıkan insanlar karşımıza getirilerek eleştirel bir boyut katılmış filme ama yönetmen Donner bazı seçimleri ile “tüm o güzelliklere” ticari bir bakış ile baktığını gizleyememiş görünüyor. Müziği ile ilgiyi toplayabilecek, Evans’ı seyretmek için bile zaman ayırmaya değebilecek, kimi anları ile yeterince eğlenceli olabilen ve sonuçta bir yarı başarıya sahip ama yine de eğlenceli bir film.
(“Dut Bahçesi”)