“Daha büyük bir yatak almamın faydası olur mu?”
60’ların değişen İngiltere’sinden dört gencin cinsellikle ilgili arayışlarının hikâyesi.
60’lar İngiliz sinemasından çok parlak bir örnek. 1965’te Cannes Festivalinde Altın Palmiye kazanan film o günden bu yana tazeliğini, parlaklığını ve gençliğini hiç yitirmemiş gibi görünüyor. O yılların özgür ruhundan epeyce nasiplenmiş olan film mizanseni, senaryosu, diyalogları, kurgusu ve oyunculukları ile bir tüy gibi hafif ama seyredeni de havalandıran bir çalışma.
Film cinsellikten kuşak çatışmasına, modadan muhafazâkarlığa pek çok alana serbest stilde uçup duruyor ve bir yandan sorgular ve sorgulatırken, diğer yandan epeyce güldürüyor. Genel havası ve anlatım tarzı açısından bakıldığında sanki bir İngiliz filminden çok Fransız Yeni Dalga akımından bir eser seyrediyor gibi oluyorsunuz. Baş karakterlerden Colin rolündeki Michael Crawford adeta bir Truffaut filmindeki Antoine Doinel karakteri. Diğer oyuncular da (Nancy rolünde Rita Tushingham, Tolen rolünde Ray Brooks ve Tom rolünde Donald Donnely) tıpkı Crawford gibi, bir oyundan uyarlanan bu filmde konuşuyor, koşuyor, atlıyor, zıplıyor ve sürekli hareketlilik halinde ve nefis diyaloglar ile filmi çok başarılı bir noktaya taşıyorlar. Bir oyundan uyarlanmasına rağmen, hikâyeye başarı ile yedirilmiş dış mekan sahneleri, toplumun “mahalle baskısı” olarak sık sık karşımıza gelen dış ses kullanımı ve slapstick/parodi/burlesk esintili sahneleri ile çok keyifli ve “genç” bir komedi olan film hiçbir şekilde tiyatro havası taşımazken, tek bir mekanda geçen bol diyaloglu sahnelerinde bile sürekli patlayan enerjisi ile alıp sürüklüyor seyredeni.
Tümü ile oldukça eğlenceli olan film bazı anlarında ise seyredeni deyim yerinde ise koparıyor. Motosikletle kovalamaca sahnesi ve yatağın alınması/taşınması bölümü fiziksel komedi özellikleri ile, “tecavüze uğradım” bölümü ve bir kadınla evi paylaşma fikrini sorgulama/anlama/sindirme bölümü ise diyalogları ve oyunculukları ile filmin zirve noktalarından sadece birkaçı. John Barry’nin müziği de caz ve “yeni dalga” esintileri ile filmin eğlencesine katkıda bulunuyor. Zaman zaman stilize bir anlatıma giden ama bunu yönetmenin kendini göstermek için giriştiği teknik oyunlar olarak değil, senaryonun karşılığı olan anlatım tarzı olarak karşımıza getiren bu film eğlenceli havasını kapanış jeneriklerinde de sürdürmeyi başaran parlak bir sinema örneği.
Bu muzip film, kırk beş yıl sonra bile bir filmin nasıl hâlâ genç kalabildiğine hayret etmek, dört başarılı oyuncuyu alkışlamak, eğlenmek ve özgür/serbest bir stilin nasıl aynı zamanda kalıcı bir esere kaynak olabildiğini görmek için mutlaka seyredilmeli.
(“Erkekler Arasında”)