“Bu yara izinin nasıl olduğunu unutmayalım, olur mu?”
Yüklü bir hayat sigortası, bir ölüm, bir sigorta müfettişi ve gelişen olayların hikâyesi.
İzlandalı yönetmen Baltasar Kormákur’dan İzlandalı bir teknik kadro ve Amerikalı oyuncularla çoğunlukla İzlanda’da çekilmiş ama Amerika’da geçen bir hikâye. Kormákur’un diğer filmlerinden İzlanda görüntülerine aşina olanlara aynı atmosferi hissettirecek bu film için bu İzlanda-Amerika tercihlerinin nedeni ayrı bir konu ama hem Kormákur’un tarzı hem de filmin genel olarak atmosferi tipik Amerikan havasından oldukça uzak ve filmin en cazip yanlarından biri de bu zaten.
Temel olarak insanların korkuları üzerine inşa edilmiş ve beslendiği damarı canlı tutmak için de kapitalizmin sıradan bir eylemi olarak bu korkuları besleyen bir sektör olan sigortacılık üzerine küçük ve çarpıcı bir bölüm ile başlayan film diğer yandan buradaki yozlaşmanın halka da nasıl yansıdığını gösteren kısa bir bölüm ile devam ediyor ve bu iki bölüm bir yandan da sigorta müfettişi olan kahramanımızı başarılı bir şekilde tanıtıyor seyirciye. Evet sigortacıdır ama vicdan sahibi ve o nedenle rahatsızdır ve bir yandan da zeki ve işinin ustasıdır. Forest Whitaker’ın alçak tonda seyreden oyunu ile başarılı bir biçimde hayat verdiği sigortacının karakteri filmin finaline de damgasını vuruyor. Film boyunca zaman zaman görüntüye gelen o yapay cennet görüntülü sigorta reklam filmlerinin bir parçası oluyor kahramanımız finalde!
Dozunda bir kara mizah da içeren film kamera açıları, el kamerası kullanımı, görüntüye giren ve girmeyenleri ile asıl olarak Avrupa havasını taşıyan bir polisiye. İzlanda’da çekilen hemen tüm filmlerde olduğu gibi geniş boş alanlar, muhteşem gökyüzü görüntüleri ve ıssız kadrajları ile çarpıcı bir görüntü yönetimine sahip olan filmin senaryosundaki bazı boşluklar veya final dışındaki öngörülebilir gelişmeler filmi biraz zayıflatmış ama bir hikâyesi olan ve bunu aksamayan oyunculuklar ile anlatan küçük polisiyelerin güzelliğini taşıdığını eklemeli.
Sigorta şirketindeki bilgisayarların ve yazılımların eskiliği ve yazılımdaki güvenlik açıkları -filmin değerinden bağımsız olarak- oldukça ilginç geldi bana. Filmdeki kötü adamımız her şeyi sigortadan alınacak bir milyon dolar için yapıyor ama açıkçası başkasına bir zarar verilmediği sürece sigorta şirketlerinin aleyhine kurulan her türlü tuzağa olumlu yaklaşarak sadece olan zavallı bir adama oldu diyorum. Küçük, akıcı ve tarzı olan filmlerden. Büyük olaylar, kavga gürültü beklemeden seyredilmesinde yarar var.
(“Cennete Kısa Bir Yolculuk”)