“Bana bir kez yalan söyleyenin ikincisine fırsatı olmaz”
1916 Meksika devrimi sırasında Amerikalı bir paralı askerin hikâyesi.
Amerikan sinemasının Meksika devrimi sırasında yaşananları elbette tipik bir Amerikan bakışı ile ele aldığı pek çok örneği var. Hollywood’un becerikli yönetmenlerinden Richard Fleischer’ın bu filmi onlardan biri ve senaryosunun sıradan olarak özetlenebilecek zayıflığının öne çıkmasına rağmen hem Fleischer’in aksamayan anlatımı hem de başrol oyuncularının performansı ile kendisini seyredilebilir kılan bir çalışma olmayı beceriyor.
Daha önce Fleischer ile bir Jules Verne uyarlaması olan “20000 Leagues Under the Sea – Denizler Altında 20000 Fersah” filminde de birlikte çalışmış olan senarist Earl Felton’ın hikâyesinin sıradanlığı filmin en zayıf yanı kesinlikle. Onca olaya, çatışmalara ve potansiyeli yüksek gerilim anlarına rağmen hikâye hemen hiçbir anında seyircisinde yeterince heyecan yaratamıyor. Ne eğreti duran ve inandırıcı olabilen aşk hikâyesi yardımcı oluyor hikâyeye ne de karakterlerin sürekli farklı yerlerde zorlama ile yaratılmış karşılaşma anları. Sinema tarihçileri senaryonun bu probleminin tek kaynağının senarist Felton olmadığı konusunda hemfikir. Felton’ın ilk senaryosu başroldeki Robert Mitchum’un ve yönetmen Fleischer’ın filme katılmak için imza atmalarını sağlayacak çekiciliğe sahipken yapımcı şirketin müdahalesi sonucu bu senaryo çöpe atılmış ve Felton çekimler sırasında nerede ise baştan yazmış senaryoyu. Sonuçta ortaya çıkan da sıradanın ötesine geçememiş ne yazık ki. Üstelik filmin çekici yanlarından biri olması gereken aşk hikâyesi de oldukça sakil durmuş ortaya çıkan sonuçta. Meksika devrimi sırasında geçip de bu devrime nerede ise hiç dokunmamasını da bir başka eksisi olarak söylemek gerekir.
Senaryosu bir yana bırakılırsa, Max Steiner’in klasik Hollywood döneminin havasını bolca taşıyan ve filme de yakışan görkemli müziği ve filmin çekildiği Acapulco bölgesinin etkileyici güzelliğini perdeye filme katkıda bulunacak şekilde yansıtan Ernest Laszlo’nun görüntüleri filmin en çekici yanlarından ikisi. Her ikisi de Oscar ödüllü olan bu iki isim klasik sinemaya yakışır bir iş çıkarmışlar kesinlikle. Filmin bir diğer başarısı da başrol oyuncularından geliyor. Paralı asker rolündeki Robert Mitchum kendisinin üzerine kurulu senaryonun da yardımı ile karakterini eğlenceli kılmayı başarıyor ve senaryonun açıkçası üzerine gitmeyerek hata ettiği bir alanı, mizahı da kendi mütevazi ölçüsünde de olsa yaratmayı başarıyor. Meksikalı devrimcilerin komutanı rolündeki Gilbert Roland da Mitchum’dan geride kalmıyor ama Mitchum’un, bir başka deyişle beyaz adamın zekâyı ve liderliği temsil ettiği senaryoda kaba gücün temsilcisi olarak bir parça silik duruyor. Yönetmen Fleischer ise elindeki zayıf senaryoya rağmen aksamayan bir tempo elde etmeyi ve seyirciyi hikâye boyunca diri tutmayı başarıyor. Beyaz adamın Meksika devrimini kurtardığı, aşık iki karakterin üç yıl önce çekilmiş “From Here to Eternity – İnsanlar Yaşadıkça” filminden esinlenmiş görünen ve oldukça zorlama görünen bir deniz kenarındaki aşk sahnesinin parçası olduğu film hikayesi ile değil ama Hollywood’un klasik işbilirliğini gösteren yanlarına odaklanarak seyredilebilir ve eğlenceli bir film özet olarak.