Çıplak Vatandaş – Başar Sabuncu (1985)

“Amirlerine itaatkâr, iş arkadaşlarına saygılı, hem de güler yüzlü ve kanaatkâr”

Ailesini geçindirmekte sıkıntılar yaşayan toplumun orta direk kesiminden bir adamın çıldırma hikâyesi.

1980’lerden bir Türk sineması klasiği. Turgut Özal’lı yıllar, zamlar, orta direk, hayatımıza son sürat giren “liberal” politikalar… Başar Sabuncu’nun yazdığı ve yönettiği eser, Şener Şen’in oynadığı hemen tüm filmlerde olduğu gibi -hem olumlu hem olumsuz anlamda- zaman zaman onun tek kişilik şovuna dönüşen, kesinlikle eğlendiren ve bunu yaparken de dönemin ekonomik, sosyal ve ahlâki değerlerine çekinmeden saldıran bir çalışma. Arada eleştirisi didaktik bir yapı da alan film, 80’lerden günümüze kalabilmeyi başarmış ve ilgiyi hak eden bir eser.

Bambu bir koltukta çıplak olarak oturan Şener Şen fotoğraflı afişi ile de hatırlanan film, kahramanı İbrahim’in üstü çıplak ve altında da sadece iç çamaşırı ile bir İstanbul gecesinde caddelerde koşması ile başlıyor. Hikâye önce onu bu eylemi yapmaya götüren olayları anlatıyor, daha sonra da “skandalın” doğurduğu sonuçları sergiliyor. Filmin eleştirisi Sabuncu’nun senaryosundan kaynaklanırken, komedisi de ağırlıklı olarak Şener Şen tarafından yaratılıyor performansı ile ki bu durum filmin hem zayıf hem güçlü yanları aynı zamanda. Başar Sabuncu senaryosunda dönemin muhafazakâr liberal iktidarının tüm politikalarını bu politikaların getirdiği sonuçları ile birlikte eleştirisinin konusu yapıyor. İş adamlarından gazetecilere, medyadan siyasete her alan payını alıyor bu eleştirilerden ve “benim memurum işini bilir” anlayışının iktidarda olduğu bir ülkede işini bilemeyen bir saf, sevecen ve iyi yürekli bir adamın başına gelenleri tüm “çıplaklığı” ile önümüze getiriyor. Şener Şen’in İbrahim karakteri bir açıdan ortalama bir Türkiye vatandaşını temsil ediyor. Zar zor geçindirdiği dört çocuğu varken beşincisini de Allah kısmetini verir diye seve seve karşılayan ve sonsuz bir iyimserlik dalgası içinde yüzüyor görünen adam tüm zamları örneğin, “petrol ve dolar artınca, normal tabi” diye kabulleniyor. İktidarın politikalarının yarattığı zorlukların da üzerinden gelmeye çalışıyor tüm gücü ile. Sigarayı bırakıyor, öğle yemeklerine çıkmıyor ve ikinci, üçüncü, dördüncü işlerde çalışmaya başlıyor ta ki çıldırdığı o ana dek.

Senaryo hayli farklı alanı ve konuyu eleştirisinin alanına aldığı için zaman zaman her birine öylesine dokunup geçmek zorunda kalıyor ve bu durum da filmin gücünü azaltıyor. Senaryoda zaten var olan bir kusuru, sahnelerin nerede ise birbirinden bağımsız çekilmiş havasını da destekliyor bu tercih ve her zaman bir bütünsellik içinde olmadan Şener Şen’in tek kişilik şovu ile eğleniyor, olan bitenle de sistem eleştirisine tanık oluyoruz. Hikâyenin bu her şeye değinme telaşı kimi karakterlerin hayli klişe görünmesine de neden olmuş. Örneğin muhalefet liderinin tüm sahneleri hayli zayıf yazılmış ve çekilmiş ve liderin kendisi de çok kolaya kaçarak oluşturulmuş görünüyor. Gazete yöneticisinin de ipek gömlek ve fuları ile bu zayıflıktan nasibini aldığını belirtelim. Hikayede aslında daha da önemli bir rolü olabilecek gazeteci kadın ise onca farklı sahnesine rağmen içinin doldurulabileceği bir karaktere sahip olamamış aynı nedenle.

Kahramanımızı çıldırma noktasına getiren olayları gazetecinin röportajları le anlatmaya soyunmuş filmimiz ama bu sahneler pek güçlü değil ve “anlatma” düşüncesi “göstermekle yetinmek” düzeyinde kalmış çoğunlukla. Sessiz çekilip sonradan seslendirilmesinin de sıkıntılarını yaşıyor filmimiz ve kimi dış sahnelerde ortam sesi kayboluyor sık sık. Bu durumun filmde bir sessizliğe neden olabileceğini düşünebilirsiniz ama tam tersi oluyor ve Melih Kibar’a ait olan müzik filmin her boşluğunu hayli gürültülü bir şekilde dolduruyor. Açılış sahnesinin filmin ilerleyen dakikalarında aynen tekrarlanmasını ise hem bütçe sıkıntısına hem de bir parça kolaycılığa bağlamak gerekiyor sanırım. Keşke bu sahne en azından farklı kamera açıları ile çekilmiş bir şekilde ve/veya farklı bir kurgu ile tekrarlansaymış. Bir de tek gözü açık uyuyan bekçi gibi ne hikâye ile ilgisi olan ne de komik olan karakterlerden kurtulsaymış filmimiz.

Yukarıdaki kusurlarına karşın, film kesinlikle eğlenceli ve kimi hayli güçlü sahnelere sahip. Şener Şen elbette çok iyi oynuyor ve zayıf yazılmış olsa da tüm seyyar satıcılık sahnelerinde kelimenin tam anlamı ile döktürüyor. Özal’ı taklit ettiği sahnede veya minübüs içinde herkesin yüzünde kendi yüzünü gördüğü sahnede de çok başarılı Şener Şen ve gerçekten keyif veriyor. Dans eden kızının elbisesindeki melek kanadığını öfke ile kopardığı sahne ise hem Şener Şen’in yüz ifadesi için hem de Sabuncu’nun senarist ve yönetmen olarak yaratmayı başardığı trajedi için defalarca izlenebilecek güzellikte. Filmin buna benzer başka anları da var. Örneğin kahramanımıza tüm ev halkının sırt çevirdği sahne iyi yazılmış ve oynanmış ve filme de müthiş bir hüzün katmış. Evet, belki daha derin yazılabilir ve daha sağlam temelleri olabilirmiş filmin eleştirilerinin ama yine de 1980 darbesinin hedeflediği biçimde tüm toplumsal yapıları ve bunlardan beslenen ve bunları besleyen örgütleri birer birer yok edilmiş, bireyselliğin öne çıktığı ve kısacası her koyunun kendi bacağından asıldığı bir ülkeyi 1985 gibi darbenin etkilerinin hâlâ çok belirgin olduğu bir ülkede çekinmeden getirebilmiş karşımıza filmimiz. Başta toplumun tüm değerlerini nasıl yitirdiğini gösteren reklam sahneleri olmak üzere, hayli etkileyici bir biçimde oluşturulmuş pek çok sahnesi var filmin ve finali ile iktidarın ve tüm bileşenlerinin en ufak bir direnişi ya kendi içine alıp etkisizleştirdiğini ya da bunu yapamıyorsa yok ettiğini vurgulaması da önemli. Sondaki halkın çıplak direnişi ise -bir parça fazla uzatılmış olsa da- hayallerle gerçeklerin nasıl farklı uçlarda olduğu bir ülkede yaşadığımızı hatırlatması ile önemli. Güldüren, düşündüren, hüzünlendiren ve “direnmek” isteyenlerinin işini nasıl da zor olduğunu gösteren bu film kısa bir sahnedeki Müjde Ar sürprizi ile vuruyor darbelerinden birini ve kesinlikle görülmeyi hak ediyor.

(Visited 568 times, 6 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir