“Meslek: Aşık ve güzel şeylerin koruyucusu. Koleksiyoner değil, daha genç ve güzel şeylerin koruyucusu”
1900 yılında Paris’te kortezan olmak üzere yetiştirilen bir genç kızın müzikal hikâyesi.
Fransız yazar Colette’in kısa bir romanından uyarlanan film bu romanın dram havasını bir müzikal komediye dönüştürerek eseri çok farklı bir yere taşımış. Müzikal de olsa komedi de, bir genç kıza gösterilen hedefin kortezanlık olması tüm o şarkıların içinde gözden kaybolmaması gereken bir durum ve filmi etik açıdan hiç de doğru bir yere oturtmuyor. Genç kızı yönlendiren kadın karakterlerin komikliği ve sevimliliği filmin müzikal havasını sıyırırsanız hiç de komik durmayabilir aslında. Kim bilir, belki de Amerikalılara aşk ülkesi Fransa’da geçen bir hikâye için bu oldukça normal bir durum olarak görünmüştür. Burada rahatsız edici olan aslında hikâyenin kendisi değil, orijinal kaynağından farklı bir sevimlilik havası içinde aktarılması hikâyenin.
Hikâyenin bu tartışmalı yönü bir kenara bırakılırsa, bir Minnelli müzikali elbette ve özellikle görsel yönü açısından muhteşemdir ki bu film de öyle. Estetik Paris görüntüleri eşliğinde, gösterişli yirminci yüzyıl başı kostümleri, Gigi’nin evindeki kırmızı hava ile özellikle dikkat çeken canlı renklerin peş peşe ve yoğun kullanımı ile tüm renklerin bir geçit töreni yaptığı ve bir estetin elinden çıktığını her karesi ile vurgulayan bir film bu. Deniz kenarındaki şarkı sırasında gökyüzünün gittikçe kararan ve kırmızının farklı tonları içinde değişen rengi hem eğlenceli ve keyifli bir şarkı ve sahneye fon oluyor hem de yönetmenin renkler ile oynamasının bir örneğini oluşturuyor. Tüm Minnelli müzikalleri gibi estetiğin hayli ağır bastığı bir film bu özet olarak.
Bir müzikal film için şarkıların sözlerinin şarkıların kendisinden ağır basması çok rastlanır bir durum değil ama burada Alan Jey lerner hem şarkı sözlerinde hem de tüm diyaloglarda oldukça başarılı bir iş çıkarmış ve Minnelli’nin estetiği ile birlikte filme damgasını vurmuş. Şüphesiz filmde başta çok bilinen “Thank Heaven for Little Girls” olmak üzere “She Is Not Thinking of Me” ve “It’s a Bore” gibi başarılı şarkılar ve bu şarkıların seslendirildiği sahneler yer alıyor ama sözlerin başarısı gözden kaçırılmamalı.
Louis Jourdan ve Maurice Chevalier iki yıl sonra çekilen Can-Can filminde olduğu gibi yine bir Amerikan müzikali için kamera karşısına geçmişler ve filmde Jourdan oldukça başarılı bir performans sergilerken Chevalier sadece kendisinden bekleneni yapıyor gibi görünüyor film boyunca. Leslie Caron ise güzelliği, zarafeti ve oyunu ile elbette çok etkileyici. Maxim’e gelenlerin karşılanma sahnesi ve Jourdan’ın “She Is Not Thinking of Me” şarkısını seslendirdiği bölüm gibi müzikalite ve görsellik açısından oldukça başarılı anlara sahip olan film Minnelli’nin elinden çıktığını her hali ile belli ediyor.
Hikâyenin çarpıtılmış olmasının ahlâki boyutunu ve küçük sınıfların aşağılanması gibi önemsiz (!) konular bir kenara bırakılırsa, eğlenceli ve görselliğin zirvede olduğu bir müzikal. Estetik bir film.