Amerikalı yazar Trevanian’ın 1976 tarihli ve orijinal adı “The Main” olan romanı. Asıl adı Rodney William Whitaker olan ve gerçek adını 1998’e kadar gizleyen yazarın kitapları için seçtiği takma isimlerden biri Trevanian ve yazar bu ismi çalışmalarını çok beğendiği İngiliz tarihçi ve akademisyen G. M. Trevalyan’dan esinlenerek seçmiş. Bugün en çok 1979 tarihli kült romanı “Shibumi” ile hatırlanan yazarın “Kasaba” adlı bu romanı elli üç yaşındaki bir dedektifin bölgesinde işlenen bir cinayetin sırrını çözmeye çalışmasını anlatıyor gibi görünse de çok daha farklı alanlara da el atan ve karakterlerinin, özellikle de olayların geçtiği ve romana adını veren Montreal’in Main bölgesinin detaylı ve zengin portrelerini çizmesi ile dikkat çeken bir kitap.
Güçlü bir kurgusu ve dili olan roman bir polisiye ama gizemini uzun süre koruyabilen olay örgüsünden daha fazla belki de, başta Lapointe adlı dedektifimiz olmak üzere tüm karakterlerini özenle oluşturması ve tümünü sahici kılabilmesi ile öne çıkıyor. Yayıncı Tony Godwin’e ithaf ettiği romanının girişinde yazar Main’i ve onun birbirinden farklı karakterlerini ayrıntılı ve çekici bir dil ile tanıtırken, Montreal’in kozmopolit yapısı ve çok kültürlülüğünü de romanın ana öğelerinden biri yapıyor. Temel olarak İngilizce ve Fransızca ile birbirinden ayrılan farklı kültürlerin kaynaşarak veya çatışarak bir arada yer aldıkları şehrin ve romana adını veren semtin çok iyi bir resmini çiziyor Trevanian. Bu başarı da sadece kendi başına bir çekicilik kaynağı olmakla kalmıyor, aynı zamanda otoritesini bölgesindeki herkesin üzerinde hissettiren, görevini sokakta yapan ve bölgesindeki herkesi tanıyan, bürokrasiden nefret eden ve politik doğrucukla ve liberal yaklaşımlarla hiç arası olmayan baş karakterini anlayabilmek için gerekli olan atmosferi bizim de yaşamamızı sağlıyor. “Main’de olan herşeyin Lapointe’a ait olduğu” gerçeğinin herkes tarafından bilindiği bölgesinde başvurduğu yöntemler amirleri tarafından şiddetle kınansa da Lapointe bildiği yoldan hiç sapmıyor.
Lapointe karakterinin “eski”liği ile bir süre için onun yanına verilen genç ve akademi mezunu polisin “yeni”liğinin çatışması üzerinden de ilerleyen romanda yazar Trevanian’ın baş karakterinin yanında durduğu ve hatta onu sevdiğini hissediyorsunuz hemen her satırda. Şehrin ranta dayalı dönüşümü ile birlikte kaybolmaya başlayan geçmişinin bir parçası belki de Lapointe ve onun da yeni dünyada yeri ol(a)mayacağının hüznünü sürekli hissettiriyor okuyucuya. “Yeni” olanın da yardımı ile çözülen gizem, birden fazla karakterinin hüzünlü geçmişini ve bir saldırıda aldığı yaranın sonucu olan anevrizması ile sağlığı gittikçe kötüleşen kahramanımızın ruh durumunu çok iyi yansıtıyor ve Trevanian Main’i belki de kaçınılmaz bir biçimde gittikçe kötüleşen bir dünyanın alegorisini yaratmak için kullanıyor.
Çevrisinde kimi problemler var kitabın: Be My Guest” ifadesinin “Rahatına Bak” gibi çok daha uygun bir karşılığı varken, birebir çevrilerek “Misafirim Ol” denmesi; Lapointe’in ünvanı olarak teğmen kelimesi kullanılırken, bir başkasının İngilizcede “Captain” olan ünvanının yüzbaşı yerine kaptan olarak çevrilmesi; bir skandaldan olumsuz olarak etkilenmeden çıkmayı ve masum olarak görülmeyi ifade eden “come out smelling like a rose” deyiminin Türkçe karşılığının hiçbir anlamı olmayan “Bu işten gül kokuları ile çıkmak” olarak yazılması; pek çok okuyucu için sorun yaratacak ve başta Fransızca olmak üzere farklı dillerdeki kelime veya ifadelerin dipnotlarla açıklanmaması vs. Bu sorunlara rağmen Trevanian’ın güçlü dili ve onun neden popüler romanların yazarı olarak Zola (Lapointe da Zola okuyan bir karakter bu arada), Poe ve Chaucer ile karşılaştırıldığını çok iyi açıklayan zengin karakter analizi ile kesinlikle çok sıkı bir roman bu. Elinize aldığınızda bırakmak istemeyeceğiniz ve kitap bittiğinde kahramanını özleyeceğiniz türden bir roman ve okuyucuya kesinlikle keyifli satırlar sunuyor.
(“The Main”)