Krotkaya – Sergey Loznitsa (2017)

“Kocama bir koli gönderdim ama geri geldi. Ne olduğunu anlamak için buraya geldim ama geri dönmemi söylediler”

Cezaevindeki kocasına gönderdiği paketin geri gelmesi üzerine ne olduğunu anlamak ve kocasını görmek için onu ziyarete giden ama türlü engellerle karşılaşan bir kadının hikâyesi.

Rus yazar Dostoyevski’nin aynı adlı kısa hikâyesinden esinlenen (bir uyarlama olmaktan çok, o hikâyenin temasından esinlenen) bir Fransa, Ukrayna, Almanya, Rusya, Hollanda, Litvanya ve Letonya ortak yapımı. Ukraynalı sinemacı ve özellikle belgeselleri ile tanınan Sergei Loznitsa’nın yazdığı ve yönettiği film Cannes’da yarışmış, ilginç bir çalışma. Kocasının akıbetini öğrenmeye kararlı ama bu çabası sırasında karşısına çıkan tuhaflıklarla baş etmeye çalışan kadının bu “karanlık” hikâyesi baş karakteri gibi seyircisini de huzursuz etmeyi başarıyor ve adeta bir Kafka atmosferi taşıyan havası ile bize yozlaşmış, çökmüş ve bireyi ezen bir sistemi anlatıyor. Diğer karakterleri gibi kadının da bir isminin olmadığı film bu tercihi ile aslında bireysel değil, toplumsal bir hikâye anlattığını söylüyor bize ve tuhaf etkileyiciliği ile ilgiyi hak ediyor.

Kocası -kadının işlediğine inanmadığı- bir cinayet nedeni ile cezaevinde olan ve filme adını veren Uysal Ruh” postanede kocasına gönderdiği paketin geri geldiğini öğreniyor ama bunun nedeni konusunda bir bilgi alamıyor kendisine hayli soğuk bir havada yaklaşan memurdan. Bu sahneden başlayarak kadın otoriteyi temsil eden tüm karakterlerin manevi ve maddi saldırılarına maruz kalıyor sürekli olarak. Sergei Loznitsa’nın karanlık ve koyu renklerle anlatmayı tercih ettiği hikâye kadının her türlü şekilde sömürülmesi, azarlanması, ilgisiz bırakılması ile sürüp giderken onun gibi biz de kocasının nerede olduğu, başına bir şey gelip gelmediği konusunda bir bilgi alamıyoruz. Adeta Kafka’nın “Der Prozess – Dava” adlı romanında ne kendisinin ne de okuyucunun bildiği bir nedenle tutuklanan adamın (Josef K.) akıbetini yaşayan bir kadın var karşımızda ve onun üzerinden modern Rusya’nın doğasına bakış atan bir film.

Loznitsa baş karakterini çok az konuştururken ve onun konuşmalarını çoğunlukla da başkalarını söylediklerine cevaplar olarak kısıtlarken, hikâyedeki diğer tüm karakterleri bolca konuşturuyor. Kadının hikâyesinin doğrudan bir parçası olan veya en azından onunla aynı ortamda bulunan tüm karakterler kadına “hikâyelerini” anlatıyorlar sürekli olarak. Otobüsteki yolcuların içerideki kalabalıktan şikâyetle başlayan konuşmaları, trende kadınla aynı vagonda bulunan yolcuların uzun uzun gösterilen sohbetleri (bu sohbetler esnasında kadın çoğunlukla hiç görünmez ve konuşmaların parçası olmazken yolcular vatan, füzeler, naziler ve Stalin gibi konularda dolaşan sohbetlerini yapıyorlar), cezaevine ziyaret için gelenlerin içeri girme çabaları sırasında ettikleri sohbetler, istasyonda, takside, insan hakları derneği gibi bir örgütte ve kadının yolculuğu boyunca kendisini bulduğu diğer tüm mekanlardaki karakterlerin konuşmaları vs. hep bir çıkışsızlığı, ezilmişliği ve yorgunluğu anlatıyor bize. Tüm film boyunca yüzü hep bir mutsuzluk, bir soru işareti ve umutsuz bir çaba ile kaplı görünen ve bu zor rolün altından başarı ile kalkan Vasilina Makovtseva’nın canlandırdığı kadını adeta çizdiği bir toplumsal resmi bize anlatabilmek için bir araç olarak kullanıyor.

Loznitsa, kolisini bir yerden bir yere taşıyarak dolaşmak zorunda kalan kadının hikâyesini anlatırken, belgeselciliğinin izlerini de yansıtmış filmine. Yönetmenin hikâyesine hiç müdahale etmediğini (olumlu anlamda söylüyorum bunu) hissediyorsunuz ve bu tercih filmin karanlık havasını daha da ağırlaştıran bir gerçekçilik sağlıyor filme. Öyle ki sondaki düş/fantezi bölümü bile gerçekçi bir havaya bürünüyor ve ürkütüyor finali ile. Filmin sahneleri özellikle uzattığı kimi bölümler de bu ürkünçlüğü destekliyor ve büyütüyor. Örneğin cezaevindeki mahkumlara yakınlarının getirdiği yiyeceklerin ve eşyaların güvenlik gerekçesi ile birer birer araştırılması (bu araştırma sırasında bu hediyelere adeta tecavüz edilmesi sondaki sahneye de bir gönderme olarak görülebilir belki) uzun uzun gösterilirken, bu araştırmayı yapan görevlinin soğuk ve acımasız mekanikliği korkunç bir etki bırakıyor seyreden üzerinde.

Hikâye günümüzde geçse de tanık olduğumuz her sahne Sovyet dönemine gönderme olarak oluşturulmuş gibi görünüyor ve film bize -sanki- aslında hiçbir şey değişmedi diyor (değişen başka şeylerden, örneğin sosyal devletin tamamen yok olup oligarşilerin hâkim olduğu bir kapitalizmin Rusya’ya egemen olmasından bahsedilmiyor elbette). Sondaki adeta bir Sovyet politbüro toplantısını çağrıştıran sahnede yapılan konuşmalar ve askerlerin Sovyetler Birliği havasını taşıyan görüntülerinin yanısıra, bir adres tarifi sırasında kullanılan “Hegel Caddesi’nden aşağıya yürü, sonra Marx Caddesi’nden sağa dön” gibi ifadelerin de desteklediği bu durum Loznitsa’nın “bugünkü” Rusya’yı ahlâki ve politik olarak “dünkü” kadar yozlaşmış gördüğünün ve bizim de bu şekilde görmemizi istediğinin bir kanıtı. Ukraynalı bir sinemacı olarak, Rusya’ya ağır bir eleştiri içeren bu filmi çekerken yönetmenin ne kadar tarafsız olabildiğini düşünmek gerekiyor kuşkusuz; sonuçta kendi ülkesi de demokrasi açısından hiç de parlak bir sınav vermiyor. Ayrıca hikâyenin eleştirisini “bugünkü” Rusya ile sınırlı tutmayıp, seyircide -bilinçli olarak- uzun bir süre Sovyetler zamanında geçen bir olayı izlediği düşüncesini yaratarak “dünkü” Rusya’yı da sert eleştirisinin kapsamına almasına da dikkat etmek gerekiyor. Bir başka ifade ile söylersek, sadece bir devleti değil bir politik sistemi de eleştiriyor yönetmen.

Sondaki düş/fantezi bölümünün filmin geneli ile pek uyuşmadığını ve bu bölümde sağlanan sert etkileyiciliğe rağmen gerekliliğinin sorgulanması gereken filmde Loznitsa ve görüntü yönetmeni Oleg Mutu’nun özellikle “yatay” bir tabloyu andıran görüntüleri ve bu sahnelerde kalabalığı oluşturan çok sayıda karakteri ustalıkla çerçeve içine yerleştirmeleri filme çok çekici bir görsel estetik kazandırmış kesinlikle. Bu ilginç çalışma görülmesi ve üzerinde düşünülmesi gereken bir film.

(“A Gentle Creature” – “Uysal Bir Ruh”)

(Visited 161 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir