Kullanılmış Biletler – Murathan Mungan

Kullanilmis-BiletlerOrtaokul sıralarında birini yerli, diğerini yabancı filmler çin kullandığı iki defter ile başlamış sinema üzerine yazmaya Murathan Mungan. “Kullanılmış Biletler” adını verdiği bu kitabını, kimi farklı gazete ve dergilerde daha önce yayımlanmış, kimi ise ilk kez okuyucu karşısına çıkan yazılardan seçerek oluşturmuş ve sinema üzerine düşünmüş, okumuş ama hepsinden öte sinemayı seven birinin kaleminden çıktığı belli olan yazıları ile çoğunlukla “… doğrudan filmlerin kendi üzerlerine değil, içerdikleri olgular nedeniyle söz söylemeye kışkırttıkları alanlar üzerine” söylemiş diyeceklerini. Bir edebiyatçının güçlü ve sıcak dilinin tadını taşıyan yazılar bunlar ve hem sinema ile ilgilenenlerin hem de filmlerdeki olguların sosyolojik, politik vb. analizleri ile ilgilenenlerin keyif alacağı içeriklere sahipler.

Gazetelerde yayınlanan yazılar daha hafif bir içeriğe sahip ve daha popüler filmler üzerine bir şeyler söylerken, çoğu dergilerde yayınlanan yazılar ise daha derin analizlere sahip: Örneğin Fellini’nin “Amarcord”u üzerine hayli doyurucu bir inceleme var kitapta. Sadece filmler değil, sinema seyircisi, sinema salonları, tiyatro – sinema ilişkisi, oyunculuk, mizansen vs. üzerine de yazılar var kitapta ve pek çok sinemaseverin üzerinde sık sık düşündüğü/düşünmesi gerektiği konulara değinen bu yazılar bir çırpıda okunabilecek akıcı bir üslupla yazılmışlar. “Bir filmi yalnızca gözlerimizle değil, aynı zamanda hayatımızla da seyrederiz” diyen Mungan neden bir filmden herkesin farklı duygularla ayrıldığını da izah etmiş oluyor bize. Girişte kendisinin de ifade ettiği gibi yazıların üslubu, yaklaşımı ve dili yazıldıkları dönemin de izlerini taşıyorlar. Örneğin 1970’li yıllara ait yazılarda dönemin yoğun politik ortamının birer izdüşümü olarak, filmlere hep politik açıdan yaklaşılmış ve örneğin “sınıf” kelimesi bolca kullanılmış. Buna karşılık, 2002 yılında Milliyet’te yayınlanan bir yazıda Ridley Scott’ın “Black Hawk Down – Kara Şahin Düştü” filminin seyir zevki yaratan teknik ustalığı övülürken, filmin Amerikan bakış açısı “Ama sonuçta kamera onların elinde, onlar kendi hikâyelerini, savaşa katılan kendi insanlarını anlatıyorlar” cümlesi ile anlaşılabilir olarak kabul edilmiş.

Melodram üzerine yazılan “Bir Çocuk Odası Sanatı Olarak Melodram”, Douglas Sirk’ün “Imitation of Life – Zehirli hayat” filminde Lana Turner’ın bir sahnesinden yola çıkılarak yazılan ve sinemada türler arasında bir gezinti yapan “Melo” başta olmak üzere, her sinemaseverin keyifle okuyacağı yazıların yer aldığı kitapta gerçekten esaslı pek çok inceleme var . “Sinema sanatının doğası gereği çabuk eskidiğini” düşünen (bu eskime kelimenin o ilk akla gelen anlamında kullanılmıyor Mungan tarafından, sinemanın görselliğinin kesinliği nedeni ile eskimeye açık olmasını kastediyor ve bunun filmin iyi ya da kötü olmasından bağımsız olduğunu söylüyor) Mungan, bu eskimenin örneği olarak, günümüz teknolojisinin akıl almaz oyuncaklarından sonra 60’lı, 70’li yılların hangi casusluk macerası ağız tadı ile izlenebilir ki diyor, bu filmlerdeki teknoloji örneklerinin bugün komik göründüğünü ima ederek. Açıkçası hiç katılmadığım bir düşünce bu ve sıkı bir eski casusluk filminin gerçek bir sinemaseverin ağzında bırakacağı tadın anlatılamayacak kadar güzel olduğuna inanıyorum.

“Edebiyat, bizim hayal gücümüzü canlandırır. Sinemadaysa başkalarının hayal gücünü seyrederiz” diyen Murathan Mungan’ın kaleminden çıkan yazılar İstanbul Film Festivali’nin “Sinema Günleri” zamanlarını bilen ve festivali hâlâ bu isimle çağıranların özellikle hoşuna gidecektir diye düşünüyorum.

(Visited 179 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir