La Vida Útil – Federico Veiroj (2010)

“Sinemateki artık destekleyemeyeceğiz; çünkü finansal açıdan kârlı bir proje değil”

25 yıldır çalıştığı ve tutku ile bağlı olduğu sinematekin son günlerini yaşadığını anlayan bir sinemaseverin hikâyesi.

Senaryosunu Inés Bortagaray, Federico Veiroj, Gonzalo Delgado ve Arauco Hernández Holz’un yazdığı ve yönetmenliğini Federico Veiroj’un üstlendiği bir Uruguay ve İspanya ortak yapımı. Sadece 67 dakikalık süresi olan hayli alçak gönüllü bu sade film tıpkı hikâyenin ilk yarısının tamamının geçtiği sinematek gibi dayanışma ile yaratılmış görünüyor. Yönetmenin yapımcılığın yanısıra kurguyu da üstlendiği çalışmada, kurguda onunla birlikte çalışan Arauco Hernández Holz aynı zamanda görüntü yönetmenliğini de üstlenmiş örneğin. Tutku ile çalıştığı mekânın kapanmak üzere olduğunu hisseden ve yeni hayatı hakkında hiçbir fikri olmayan bir adamın -hikâyenin ikinci yarısında tanık olacağımız- arayışını anlatan film konusunun da doğal sonucu olarak öncelikle katıksız sinemaseverler için. Aksiyonsuz, belgesele çok yakın bir anlayışla anlatılan hikâye film seyir tecrübesinin o eski toplu gösterimlerden evlerin içine kapandığı ve klasiklerin popüler ticarî filmlerin iyice gerisine düştüğü zamanımızda oluşan bir durum nedeni ile düzülen bir ağıt. İçten ve gerçekçi bu eser özellikle bağımsız filmlerden hoşlananlar ve farklılık arayışında olanlar için.

Film gerçek bir hikâye anlatmıyor ama gerçeğe bir açıdan da hayli yakın bir kurgu seyrettiğimiz. 1952 yılında kurulan ve bugün maddî açıdan çok da iyi bir durumda olmayan Cinemateca Uruguaya (Uruguay Sinematek’i) filmin ilk yarısının geçtiği mekan. Kurumun direktörü olan Manuel Martinez Carrril filmde Martinez adındaki direktörü oynayarak kendisini canlandırıyor bir bakıma. Hikâyenin odağındaki asıl kişi ise Jorge Jellinek’in (kendisi aslında gerçek bir film eleştirmeni) oynadığı ve kendisi ile aynı adı taşıyan, direktörün yardımcısı olan Jorge karakteri. Bu seçimlerin de gösterdiği gibi yönetmen Federico Veiroj yarı-gerçek diyebileceğimiz bir hikâye anlatıyor bize. 2010 yılında Uruguay’ın Yabancı Dilde Film dalında Oscar’a aday gösterdiği film, içeriğine uygun, eski usûl bir jenerik ile başlıyor: Eski filmlerde gördüğümüz türden ve sadece standart karakterlerle yazılmış hayli basit bir jenerik bu ve filmin kendisi de siyah-beyaz tercihi ve görüntü formatı ile bu eski havayı destekliyor. Buna karşılık Eduardo Fabini, Macunaima ve Leo Masliah imzası taşıyan müzikler sadece bu klasik havayı desteklemekle kalmıyor, biraz gerilim ve dram duygusu da içeren havaları ile hikâyeyi modernleştiriyorlar bir bakıma. İlk sahnede, planladıkları bir toplu gösterim için İzlanda’dan gelen filmleri aralarında paylaşan Martinez ve Jorge karakterlerini görüyoruz. Bir film festivalinde sadece seyirci olarak bile bir deneyim yaşamış herkesin iki karakterin bu sahnedeki konuşmalarını çok iyi anlayacağı ve hatta kırık bir mutluluk hissedeceği bir sahne bu.

İçine düştüğü finansal zorluk nedeni ile zor zamanlar geçiren sinematekin iki çalışanı radyo programları ve bağış çağrıları ile kurumlarını ayakta tutmaya çalışıyorlar ama her ay düşmekte olan üye sayısı ve kendilerini destekleyen vakıfın kurumu “finansal açıdan kârlı” görmemesi nedeni ile yaklaşan kötü sonun da farkındalar. Bu durum üzerinden bir kurumun ve bir sinema kültürünün ağıtı bu hikâye ama hiçbir anında seyircisini kışkırtacak bir tavır içine girmiyor; bir başka ifade ile söylersek, ağıdını alçak gönüllü, sakin ve belgeselvari bir tavırla, hatta kimilerine soğuk gelecek bir tarzla dile getiriyor. Tek bir sahnede bu tavrından vazgeçer gibi oluyor yönetmen Veiroj; Jorge karakterinin gözlerinin yaşardığı kısa bir sahne dışında film soğukkanlı tavrını hep koruyor. Oysa hikâye yitip gitmekte olan bir kültürü ve hayatını bu kültürün izlerini taşıyan bir kuruma adanmış bir adamı anlatması ile melodram potansiyeli bile barındırıyor ama Jorge’nin arşivde sinema filmi makaraları arasında dolaştığı sahnede bile mesafesini koruyor ve sadece göstermekle yetiniyor, herhangi bir provokasyona kalkışmadan.

Filmin ilk yarısının tamamı sinematek içinde ve hemen kapısının önünde geçerken, ikinci yarısı “kaçınılmaz olarak” dışarı çıkıyor ve Jorge karakterinin başta bir üniversite olmak üzere birkaç farklı mekanda yaşadıklarını izliyoruz. Bu dış sahnelerde yönetmen Veiroj -muhtemelen sinematekte gösterilmiş- filmlerin ses bantlarını fon olarak kullanıyor ve Jorge’nin yeni bir hayat arayışını aktarıyor bize. Onun gittiği kütüphaneyi sinematekle ve oradaki tüm o ciltli kitapları da sinematekteki film makaraları ile ilişkilendiren film finalini beklendiğinin aksine karamsar havada oluşturmaması ile dikkat çekiyor. Gidilen berberden yeni bir saç traşı ile çıkılması, orada özellikle terk edilen bir valiz ve fakültenin merdivenlerinde icra edilen ve Amerikan müzikallerinde göreceğimiz türden bir dans yeni bir hayatın başlayacağını söylerken, kahramanımızın kadın arkadaşına yaptığı teklif de sinemanın hep hayatında olacağının bir kanıtı oluyor.

Baş karakterinin yalnızlığını ve yalıtılmış hayatını sinematekin benzer boş havası ile eşleştiren bu film bildiğimiz anlamda bir hikâye anlatmaması ve “inatçı” sakinliği ile herkese göre bir film değil kuşkusuz. Bir ağıt olmasına rağmen büyük sözlerin ve duyguların peşinde koşmayan ama belki tam da bu nedenle çok gerçek görünen, sade bir çalışma bu. Filmin dikkat edilmesi gereken iki özel sahnesi var: İlkinde Jorge ve Martinez bir radyo röportajı kapsamında konuşuyorlar. Burada Martinez’in iyi toparlayamadığı ve fazlası ile entelektüel görünen konuşması “sanat sineması”nın çıkmazı olarak nitelendirilebilecek bir duruma işaret ederken, ikincisinde Jorge’nin üniversitede bir sınıfa girerek yalan söylemek üzerine yaptığı konuşmayı izliyoruz. Bu konuşma aslında Mark Twain’in “On the Decay of the Art of Lying – Yalan Söyleme sanatının Bozulması Üzerine” adını taşıyan 1880 tarihli makalesinden bir bölüm ve burada film -herhalde- sinemanın anlattığı hikâyelerin de aslında bir çeşit yalan olduğunu hatırlatıyor ve Twain’in kelimeleri ile, gerçekten kurtulup yalanın güzel dünyasına sığınmanın aslında hiç de kötü olmadığını öne sürüyor.

(“A Useful Life” -“Faydalı Hayat”)

(Visited 277 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir