“Ufak bir kusurum var: Her b.ka maydanoz olmak… ama maydanozsuz da köfte olmaz ki”
İyi niyetli ama bir o kadar da meraklı bir seyyar köftecinin bir genç kıza yardım etmek isterken başına gelenlerin hikâyesi.
Senaryosunu Suavi Sualp’in hikâyesinden Erdoğan Tünaş’ın yazdığı ve Ergin Orbey’in yönettiği bir Kemal Sunal filmi. Sunal’ın hızla artan popülaritesinin sonucu olarak peş peşe film çektiği 1970’li yıllardaki çalışmalarından biri olan eser doğal olarak onun varlığı üzerine kurulu ve zaman zaman absürt mizahı ile dikkat çeken bir çalışma. 1970’lerin pek çok filmi gibi sağlam bir kadrosu olan çalışmada, sinemadaki kariyeri sadece iki filmden oluşan ve daha sonra akademisyen olan Gölgen Bengü başrolde Sunal’a eşlik ederken, Şevket Altuğ performansı ile öne çıkıyor. Başta, tekrarlanan meyhane sahnesi olmak üzere kimi komik anları olan filmin senaryodan kaynaklanan bir sıkıntısı var: Hem film bekleneceği şekilde ilerliyor hem de sanki Sualp’in hikâyesinin sundukları ile yetinen ve bu nedenle yeterince akıcı ve bütünsel olamayan bir senaryo var ortada. Kuşkusuz Sunal’a dayanmanın yeterli olacağını düşünmenin de payı var bu durumda ama yine de film belki yine işte Sunal’ın varlığının da önemli katkısı ile izlenmeyi hak ediyor.
Dönemin gözde şarkılarından biri olan ve Esin Afşar’ın yorumu ile epeyce dinlenen Zühtü şarkısı hem filmi açıyor hem de şarkının adı Sunal’ın karakterinin de adı olmuş. Yeşilçam’ın 70’li yıllarda “Türkçe sözlü hafif batı müziği” ve sanat müziği şarkıları ile, 80’li yıllarda ise arabesk şarkılarla bolca yaptığı gibi günün popüler bir unsurundan yararlanmak (telif haklarının pek de oturmadığı o yıllarda, çoğunlukla izinsiz olarak kuşkusuz) söz konusu olmuş burada ve tahmin edileceği gibi bu Zühtü göndermesinin filmin hikâyesi ile hiçbir ilgisi yok. Filmin, afişi de hazırlanan bir diğer adı da Zühdü (Zühtü değil, herhalde telif hassasiyeti nedeni ile!) ve işte bu ismin kaynağı olan Sunal karakterinin hikâyesini izliyoruz filmde. İyi niyetli ama fazlası ile meraklı bir karakter bu: Daha ilk sahnede herkesin seyrettiği bir kavgayı ayırmaya çalışırken, dayak yemek ve karakolluk olmakla kalmıyor, köftelerini de çaldırıyor bu arada. Senaryo Zühtü karakterini tam olarak tutarlı bir şekilde çizememiş ne var ki; kahramanımızın bazen fazlası ile saf olduğunu düşünüyoruz bazense aslında zekî ve hatta hınzır bir karakter olduğunu. Film, karakteri ilgili sahnede neyin daha komik olacağını düşünüyorsa ona göre çizmiş görünüyor ki bu da ciddi bir tutarlılık sorunu yaratıyor. Aslında karakterimizin zekâsını öne çıkaran sahneler daha fazla (yemeğin parasını ödememek için sürekli olarak köfteden çivi çıktığını iddia eden adama yaptığı oyun örneğin) ama işte başka sahnelerde de gereksiz bir saflığın içine atılıyor Zühtü.
Senaryonun Yeşilçam’a özgü gerçekçilik problemleri de var: Örneğin, kurtarmaya çalıştığı kızın peşine düşmüş ailesinin onları otelde nasıl bulabildiğinin hiçbir açıklaması yok ve bunu dert de etmiyor pek hikâye. Diyaloglar bazen sıkı bir kahkaha attıracak kadar güçlü ama bazen de “gerdek – Erdek” esprisinde olduğu gibi hayli kaba ve yüzeysel olabiliyor. Buna karşılık kahramanımızın “öyle mi yapsam böyle mi yapsam” diye mantık yürüterek bir sonuca ulaşmaya çalıştığı ve tümü bir meyhanede geçen sahnelerde tekrar edilmenin de desteği ile hayli eğlenceli olan bölümleri var filmin ya da “köfte yapmak ile seks yapmak” üzerinden üretilen espride olduğu gibi “cüretkâr” (dönemin softcore ile başlayıp sonunda hardcore’a kadar uzanan “seks filmleri”nin de etkisi var bunda şüphesiz) ve komik olan sahneleri ki filmi ilgi ile izlemenizi sağlıyorlar.
Kemal Sunal klasik oyunculuğunu gösterirken, filmin yönetmeni Ergin Orbey akıl hastanesi doktoru rolünde hayli abartılı bir performans sunmuş ki bunda senaryonun bu karakterin absürtlüğünü dengeli bir şekilde çizememiş olmasının da payı var. Gölgen Bengü hikâyedeki tüm o kaos ve absürt öğelerin içinde sade oyunu ile belki bir parça ayrıksı duruyor diğerlerinden ama doğru bir ton ile oynuyor karakterini kesinlikle. Zihni Göktay, Ali Şen, Hulusi Kentmen (daha önce defalarca canlandırdığı bir “ters ama aslında iyi kalpli adam” rolüne sokmuş onu Yeşilçam yine!), Dinçer Çekmez, İhsan Yüce, Cevdet Arıkan, Sümer Tilmaç ve Reşit Çıldam’ın üzerlerine düşeni yaptıkları filmde sinema kariyerinin henüz başlarındaki Şevket Altuğ öne çıkıyor kesinlikle ve eğlenceli mimikleri ile filme önemli bir katkı sağlıyor.
Sunal’ın adı en çok anılan filmlerinden biri olmasa da zaman zaman güldüren ve eğlendiren bir komedi bu ve senaryosunun kusurlarına ve Sunal’ın varlığı ile yetinmek gibi bir tembelliğe başvurmuş görünmesine rağmen görülmeyi hak ediyor.