“Bu rodeoya meleğimi bulmaya geldim ve o sensin”
Bir rodeocu ile bir şov kızının mutluluğu bulma komedisi.
William Inge’in bir oyunundan uyarlanan film belki bir parça fazla Amerikalı havası taşısa da keyifli bir komedi. Yazarın Amerikan toplumu üzerine verdiği eserlerinin tipik bir örneği olan oyun Joshua Logan tarafından sinemaya taşınırken ortaya çıkan sonuç Inge-Logan işbirliğinin bir önceki örneği olan “Picnic” kadar parlak bir sinema başarısına sahip değil ama yine de kayda değer bir çalışma.
Çiftliğinden daha önce sadece küçükken bademcik ameliyatı için ayrılmış ve kadınları rodeoda baş ettiği sığırlar ile bir tutan bir gencin “kabalığı ve saflığı” Don Murray’nin enerji dolu oyununun da sonucu olarak bazen sinirinizi bozacak kadar etkileyici olabiliyor film boyunca. Bu enerji karşısında ne yapacağını bilemeyen kız rolünde Marily Monroe tüm güzelliği, sevimliliği ve acizliği ile en iyi oyunlarından birini çıkarıyor. Filmdeki diyaloglarda da sık sık geçtiği gibi nerede ise beyazın ötesinde bir tene sahip bu filmde Monroe.
Oyun sinemaya aktarılırken eklendiği anlaşılan bazı sahneler filme pek bir şey katmayan ve boşlukta kalan bölümler olmuş. Örneğin Life dergisinin muhabirleri sanki sadece Monroe’nun filmdeki pozunun filmde yer alması için eklenmiş gibi ve hikâyenin akışında herhangi bir başka rolleri yok. Buna paralel olarak, filmin en başarılı anları yol üzerindeki restoranda geçen sahneler, ve özellikle final bölümünde zirveye çıkan romantizm ve “kaba köylünün değişimi” filmin en başarılı dakikalarını içeriyor. Sanki film hep işte bu anlardaki gibi bir tonda ilerlese ortaya çok daha başarılı bir sonuç çıkabilirmiş izlenimini yaratan anlar bunlar. Özellikle bu son sahneler diyalogları, planları, yakın plan Murray-Monroe yüz çekimleri ile yönetmenin başarısının örneklerini oluşturuyorlar. Benzer şekilde kar altındaki dövüş sahnesi de başarılı görüntüleri ile dikkat çekiyor.
Özellikle başlangıçta sıradan bir komedi gibi başlayan, Monroe’nun göründüğü dakikadan itibaren çıtasını hızla yükselten, Murray’nin aşırı enerjisinin bazen sizi yorabileceği keyifli bir romantik komedi sonuç olarak. Üşüyen Monroe’nun rodeocunun montunu üzerine aldığı sahnedeki mimikleri, el ve vücut hareketleri, oyun stili ve sergilediği o masum teslimiyeti için bile görülmeye değer. Bu sahnede sanki 70’lerden bir yerli komedide Türkan Şoray’ı izliyor gibi hissediyorsunuz.
(“Otobüs Durağı”)