Ruba al Prossimo Tuo – Francesco Maselli (1968)

“Suçlulara içelim. Onlar olmasa işsiz kalırdık”

Amerikalı bir polis ile onun yardım etmek zorunda kaldığı hırsızlığa karışan bir İtalyan kızın hikâyesi.

Daha çok 1986 tarihli “Storia D’Amore” ve 1990 tarihli “Il Segreto” filmleri ile tanınan İtalyan yönetmen Francesco Maselli’den macera ve polisiyenin de karıştığı bir romantik komedi. ABD’li oyuncu Rock Hudson’ı da kadrosuna katarak Amerikan pazarında da ilgi toplamayı hedeflemiş olan film Hudson dışında hemen her öğesi ile bir İtalyan filmi ama maalesef hayli zayıf olanlarından. Claudia Cardinale’nin güzelliği ve Rock Hudson’ın yakışıklılığına dayanmayı tercih etmiş görünen film zaman zaman sıkıcı kelimesini hak eden bir tonda ilerliyor hikâyesi boyunca.

Çılgın, tatlı, özgür ve seksi bir İtalyan genç kadın ile ciddi bir Amerikan polisinin hikâyesi olarak başlayan film 60’ların serbest ve uçarı havasından esintiler getirmeye çalışıyor ve hareketli kamera tercihi, kesik ve atlamalı kurgu kullanımı ve hafif oyunculuklar ile farklı bir hava yaratmanın peşine düşüyor ama bu hedefinde ne kadar başarılı olduğunun cevabı pek de tartışmaya yer bırakmayacak kadar açık. Ennio Morricone’nin müziğinin bile zaman zaman gereğinden fazla baskın göründüğü film 60 ve özellikle 70’li yıllarda çevrilmiş bir Yeşilçam filmini çağrıştırıyor sık sık. Hudson ve Cardinale yerine örneğin Ediz Hun ve Türkan Şoray’ı koyabilirsiniz rahatça ama bir farkı unutmadan; elbette Cardinale filmde erotik poz verme fırsatını hiç kaçırmıyor. Bir villada geçen soygun sahnesinde örneğin, alarmı etkisiz hale getirmek için sıcaklığın aşırı yükseltilmiş olması nedeni ile soyunan ve üzerine serinlemesi için su sıkılan Cardinale yerde kıvranırken ortaya çıkan kötü erotizm bu fırsatçılığın iyi bir örneği. Cardinale ile Hudson arasındaki sevişme sahneleri ise garip kurgusu ve ucuz erotizmi ile dikkat çekiyor. Yeşilçam ile benzerlik denince elbette dış sahnelerde kameraya ve oyunculara bakarken görülen halkı da unutmamak gerek!

ABD, Avusturya ve İtalya’da geçen sahneleri ile ve her ne kadar bir tutarlılık göstermese de dış sahneleri ile şu ya da bu ölçüde bir dinamizm yakalamış bir film karşımızdaki ama bu dinamizm filmin kimi sahnelerinde sıkıcı bir monotonluğa da dönüşebiliyor ne yazık ki. Yine de Cardinale’nin güzelliği ve Hudson’ın zaman zaman durgun oyununa karşılık sevimli ve rolüne hayli yakışan oyunu, serbest kamera kullanımının hikâyeye uygun olduğu zamanlardaki başarısı ve yarattığı nostalji ile kısmen de olsa ilgiyi hak eden bir film. Hikâyesinin zayıflığını boş verip Cardinale’nin yakın plan yüz çekimleri ile idare edilebilecek bir çalışma özetle.

(“A Fine Pair” – “Sevgilimin Tuzağı”)

(Visited 445 times, 6 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir