Fransız yazar André Gide’in 1911 ile 1920 arasında ayrı ayrı bölümler halinde ve sadece yazarın çevresine dağıtılmak üzere basılan ve toplu halde ilk basımı 1924 yılında gerçekleştirilen kitabı. Sokrates’in eserleri tarzında ve “konuşmalar” formatında oluşturulan kitapta yazarın birinci ve ikinci basımlar için yazdığı önsözler ve söz konusu dört konuşmanın yanı sıra, ekler bölümünde de mektuplar yer alıyor. Kitabın orijinal adı olan Corydon, antik Yunan şiirlerinde ve özellikle Romalı şair Virgil’in eserlerinde yer alan bir eşcinsel karakterden geliyor. Kitabın Türkçede Sapık Sevgi adı ile basılması, her ne kadar arka kapakta sapık kelimesi tırnak içinde kullanılsa da Gide’in eserinin ruhuna aykırı kuşkusuz. Kendisi de bir eşcinsel olan Gide homoseksüelliği ve özellikle genç erkeklere duyulan aşkı çok farklı alanlardaki referanslara başvurarak bilimsel bir bakışla savunuyor bu eserinde. Gide’in eserdeki mantık yürütmesi oldukça etkileyici ve önyargısız bir bakışın da çürütemeyeceği bir içeriğe sahip.
Önsözde yazar kitabı neden yazdığını açıklıyor, aldığı risklerden bahsediyor ve dostlarının “… bu küçük kitabın bana kötülüğü dokunacağını söyleyip duruyorlar.” sözleri ile açıkladığı uyarılarından söz ediyor. Şüphesiz 1920’li yılların başında ve popüler bir yazar için hayli riskli olan bir kitap bu. Kitapta yer alan dört konuşma iki kişi arasında geçiyor; taraflardan biri yazar, diğeri ise Corydon adlı bir doktor. Liseden arkadaş olan bu iki kişi uzun süredir görüşmemişler ve yazar eski arkadaşı hakkında duyduğu “korkunç” şeylerden dolayı gerçekleştirmek istemiş bu buluşmayı. Yazar ikna olmuyor Corydon’un söylediklerinden ama savlarını da çürütemiyor. Burada yazarın değil, Corydon’un Gide’i temsil ettiği açık ve Gide bu karakter üzerinden kendi inançlarını oldukça açık ve güçlü bir biçimde dile getiriyor.
Gide bilimden sanatın pek çok farklı alanına uzanan referanslarla savunuyor görüşlerini ve oldukça zengin bir referans listesi var kitapta. Walt Whitman’dan Platon’a, Schopenhauer’den Lester Ward’a, Remy de Gourmont’tan Aristo’ya ve Goethe’ye pek çok farklı ismin eserleri ve sözlerini kullanıyor Gide kitabı boyunca. Corydon (ve Gide) bu alıntıları bazen kendi görüşünü desteklemek için kullanırken, bazen de bu kişilerin görüşlerine karşı çıkıyor. Resimden heykele ve edebiyata farklı sanat dallarındaki eserler ve bu eserlerdeki gizli (veya gizlenmek zorunda kalınmış) veya açık söylemler de Gide tarafından düşüncelerinin aracı olarak değer kazanıyorlar. Kitaptaki dört konuşmada Corydon karakteri doğabilimci; tarih, edebiyat ve güzel sanatlarda bilgili biri; toplumbilimci ve ahlâkçı olarak yapıyor değerlendirmelerini. Corydon yazar ile konuşmalarını hazırlamakta olduğu kitap üzerinden yapıyor ve hem kitabı yazma nedenini hem de eserinin yaklaşımını ve içeriğini anlatıyor bir bakıma.
Kitabın sonunda Gide’in Fransız yazar ve edebiyat eleştirmeni François Porche’a ve onun da Gide’e yazdığı mektuplara yer verilmiş. Gide, Porche’un “L’Amour Qui N’Ose Pas Dire Son Nom – Adını Söylemeye Cesaret Edemeyen Aşk” adlı eserini ve bu eserinde kendi çalışmaları ile ilgili yaptığı değerlendirmeleri yanıtlıyor. Kitabında aralarında Marcel Proust, Paul Verlaine, Oscar Wilde, Walt Whitman, Arthur Rimbaud ve André Gide’in de yer aldığı yazarların eserlerinde “sapkın” sevginin yerini ele alan Porche’un Gide’e yazdığı cevap da yerini almış ek bölümünde. Porche mektubuna “İtalya’dan bir okur mektubu” olarak tanımladığı bir başka mektubu eklemiş. Bu ek mektubun yazarı olan Belçikalı müzisyen ve yazar Léon Kochnitzky ise Dante’nin “İlahi Komedya”sındaki “Kendi cinsine dönüklükle” ilgili görüşlerini yorumluyor.
Ekleri ile de zenginleşen ve “sapkın” sevginin sadece doğallığını ve değerini değil gereklililiğini de savunan kitap sadece konuyla ilgilenenlerin değil, güçlü bir kalemden çıkan bir konuşmayı okumaktan keyif alanların da ilgisini hak eden bir çalışma.
(“Corydon”)