“Kahrolası bir kazaydı, tamam mı? Kahrolası bir kazaydı işte”
Trajik bir kazanın iki yakın arkadaşın arasını açmasının ve kışkançlık, şiddet ve paranoya dolu günleri başlatmasının hikâyesi.
Daha çok görüntü yönetmenliği ile bilinen Amerikalı sinemacı Kevin Phillips’in altı kısa filminden sonra çektiği, bu ilk uzun metrajlı filminin orijinal senaryosunu Ben Collins ve Luke Piotrowski yazmış. Amerikan bağımsız sinemasının örneklerinden biri olan çalışma ergenlik çağındaki iki gencin dostluğunu odağına alan, bu dostluğu temelinden sarsan bir kazanın sonrasında olanları gittikçe artan bir şiddet dozu ile anlatan ve sürprizi ile hem şaşırtan hem rahatsız eden bir film. Ana karakterler olan Zach ve Josh’u canlandıran Owen Campbell ve Charlie Tahan’ın başarılı performanslar sundukları film ikinci yarısında rayından bir parça çıkmış görünmesi ve kaza anında onların yanında olan bir üçüncü karakterin hikâyede sahip olması gereken yeri ihmal etmesi gibi kusurları da olan ama -finali bu açıdan hayli tartışmalı olsa da- hikâyesine ve karakterlerine dürüstlükle yaklaşan bir sinema eseri olarak, görülmeyi hak ediyor.
Kevin Phillips’in görüntü yönetmeni Eli Bold ile birlikte becerilerini çok iyi sergilediği bir çalışma bu; oldukça temiz bir görüntü çalışması var filmin ve ikili karakterlerinin içinde bulundukları koşulları, ruh hallerini ve hissettiklerini hikâyenin hemen her anında net bir şekilde aktarabiliyorlar seyirciye. Onların “güzel görüntü” tuzağına düşmeyip, sadeliği ile sahnenin anlamını açan ve destekleyen, genç karakterlerinin bir parça hoyrat ve değişken havalarını çok iyi yansıtan görüntü çalışması filmin önemli kozlarından biri oluyor kesinlikle. Buna karşılık filmin -neyse ki sadece çok az sayıda sahnede- genellikle ses üzerinden üretilen bir stilizasyona başvurması pek doğru bir seçim olmamış. 1990’lı yıllarda geçen filmde synthesizer ile üretilmiş ani bir müziğin ve seslerin kullanıldığı bölümler gereksiz bir ayrıksı durum yaratıyor hikâye için. Oysa yine tam da bu ses çalışması filmin başarılı yanlarından da biri. Koridordaki “fısıldaşmalar” örneğin çok doğru bir düşüncenin ve bu düşüncenin başarılı bir şekilde uygulamaya alınmasının sonucu. Benzer şekilde sert final sahnelerinde görselliğe ciddi bir zenginlik katıyor bu ses çalışması.
Zach ve Josh’un sağlam dostlukları bulundukları yaş grubunun doğasına uygun olarak sık sık cinselliğe uğrayan ve daldan dala atlayan “boş” konuşmalarla dolu günlerle anlatılıyor bize. “Uzaylıların hisleri var mıdır”dan “elim koparsa ne olur”a kadar uzanan konular henüz internetin günlük hayatlara girmediği ve video oyunlarının başlıca vakit geçirme aracı olduğu günlerde bu iki sağlam dostun başlıca eğlencesi ve işte bu konuşmalar hayli hareketli hormonların etkisi ile sık sık cinselliğe odaklanarak sürüyorlar. Mastürbasyon alışkanlıklarından okuldaki kızlara cinsellikle ilgili tüm konulara sapan konuşmalar bunlar ve filmi de görsel olarak değil ama sözel olarak sinemanın en “hormon odaklı” çalışmalarından biri yapıyor. Filmin özellikle ikinci yarısındaki gelişmelerde cinselliğin de bir parça etkisi olsa da Phillips’in bu yaklaşımının temel nedeni -onun doğal ve gerçekçi bakışı ile de uyumlu olarak- o yaştaki erkeklerin dünyasını dürüst bir şekilde sergileme isteği kuşkusuz.
Hikâyenin trajik kaza anına kadar olan bölümleri genellikle iki ana karakteri ve kısmen de diğerlerini tanıtmakla geçiyor ve bir bağımsız filme uygun olarak aksiyonun değil, gerçekçi bir anlatımın önceliği ile hareket ediyor. Filmin ABD’deki oldukça düşük gişe gelirinin ana nedeni de bu aksiyonsuzluk olsa gerek; oysa hikâyenin hak ettiği tam da bu. Büyümenin ve şiddetli cinsel arzuların etkisindeki genç karakterlerin (bu konuda özellikle Zach karakterini öne çıkarıyor film) paralelde travmatik bir olayın sonuçları ile karşı karşıya kalması bu alçak gönüllü filme yeterince çekici bir aksiyon sağlıyor çünkü. Karakterlerden birinin korkunç bir anın hemen arkasından çok hoşlandığı genç kızın yakınlaşma çabası ile yüzleşmek zorunda kaldığı sahne örneğin, değme gerilim filmlerine taş çıkartacak bir içeriğe sahip. Bu sahnede arzular ile korkuların birlikteliği çok iyi yansıtılıyor seyirciye ve etkileyici bölümlerden birini yaratıyor bu içerik. Yine aynı temaya uygun bir başka başarılı sahne de, suç mahallinde geçen erotik düş bölümü.
Gerek baştaki uzun açılış sahnelerinde gerekse finale doğru karşımıza çıkan ve Josh karakterini iki genç kızla gösteren bölüm sırası ile hafif ve ağır imalarla tekinsiz anların yaklaşmakta olduğunu söylüyor seyirciye ve her ikisi de ima ettikleri vaatleri fazlası ile karşılıyorlar. Bunların ikincisi gerçekten de “fazlası ile” yapıyor bunu; bu bölümün bu kadar sert ve filmin o zamana kadarki diline pek uymayan bir biçim ve içeriğe sahip olması hikâyeyi olumsuz yönde etkilemiş açıkçası. Karakterlerden birini anlamsız ve pek de doğal olmayan bir biçimde nerede ise bir aksiyon kahramanına dönüştürmek de aynı tercihin uzantısı olmuş herhalde ve filme pek de olumlu bir puan kazandırmamış. Hikâyenin Zach’a çok, Josh’a daha az zaman ayırması anlaşılabilir bir tercih ama travma anının bir diğer parçası olan Charlie karakterinin ihmal edilmesi de pek doğru olmamış. Bu derece önemli bir karakterin sadece hikâyenin bir bölümünün işleyebilmesi için eklenmiş görünmesi senaryo açısından pek de önemsiz olmayan bir sıkıntı.
Kusurlarına rağmen, sade bir hikâyeyi çok iyi anlatması ile dikkat çeken, büyümenin (fiziksel ve ruhsal olarak büyümenin ve değişmenin) içsel zorluklarına eklenen bir dış zorluğun yükü altında ezilen karakterlerinin karabasanlarını özenle ve onlara hem saygı duyarak hem de onlardan bir parça çekinerek zarif bir şekilde anlatan önemli bir çalışma bu ve görülmeyi hak ediyor. Açılıştaki boynuzlu geyik bölümünün de tek başına bir kanıtı olabileceği gibi yönetmen Kevin Phillips yeni hikâyelerini merakla bekletecek bir ustalığa sahip bir sinemacı ve filmin başarısında da önemli bir payın sahibi.
(“Süper Karanlık Zamanlar”)