Go Get Some Rosemary – Ben Safdie / Joshua Safdie (2009)

“Çocukları özlemeni anlıyorum ama onları görmene izin verdiğime bile şükretmelisin”

Boşanmış ve iki çocuklu bir adamın büyü(yeme)me sorunu üzerine bir hikâye.

Kardeş yönetmenlerden birinin (Ben Safdie) ilk, diğerinin (Joshua Safdie) ikinci uzun metrajlı filmi olan bu çalışma bağımsız sinemanın karakteristik özelliklerini taşıyan çalışmalardan biri. El kamerası kullanımı, sürekli bir hafif mizah tonu, doğaçlama tadı veren diyaloglar, doğal oyunculuklar ve küçük bütçeli bir film karşımızdaki.

Sinemanın pek çok alanında (yönetmen, senarist, kurgucu vb.) olarak çalışan Ronald Bronstein bu filmdeki ve ilk olan oyunculuğunda çok keyifli ve çok başarılı. Filmi sürükleyen isim o ve hemen tüm karelerde görünüyor. Sorumlulukları ile özgürlüğü arasında sıkışıp kalan, artık bir yetişkin olma durumunu yönetmeye çalışmanın sıkıntılarını yaşayan ve temelde çocuklarına baba değil arkadaş olmak peşindeki adamı etkileyici bir biçimde canlandırıyor. Filmin açılışındaki çit üzerinden atla(yama)ma sahnesinden başlayarak film kahramanımızın karakterini eğlenceli ve çarpıcı sahneler aracılığı ile aktarmayı başarıyor. Bu zaman zaman bir çocuk naifliğindeki sevimli adamın iyimser, bağımsız ve umursamaz tavrı filmin tüm hikâyesinin de temel odağı oluyor.

Kimi dramatik olayların filmde mizah ile anlatılıyor olması ama bu mizah tonunun da kara mizahtan farklı olması zaman zaman biraz fazla hafif bir film seyrediyor gibi hissetmemize neden oluyor ama ana karakterimizin bir “çocuk adam” olduğunu göz önüne alırsak filme fazla zarar veren bir durum değil bu seçim. Yönetmenler kahramanımızın iki hafta süren yoğun ve komik hikâyesini kimi eğlenceli sahneler ile de çekici hale getirmeyi başarmışlar. Örneğin uçuşan kağıtlar sahnesi veya uyku hapı bölümleri hem eğlenceli olmayı hem de dramı artırmayı başaran bölümler.

Doğaçlamaları, el kamerası kullanımı ile belki bazen bir bağımsız sinema filmini olduğu kadar örneğin “Curb Your Enthusiasm” benzeri sitcom’ları da çağrıştıran film yönetmenlerin babalarından yola çıkarak çektiği ve başta da belirttiğim gibi yetişkin olmanın getirdikleri ile baş edemeyen iyi yürekli bir adamın hikâyesini hem eğlendirerek hem düşündürerek anlatıyor. Finaldeki taşınma sahnesi bu anlamda tüm hikâyenin de bir özeti ve “kaçış” çabası da kahramanımızın işte bu naif karakterinin sonuç vereceği çok şüpheli olan denemelerinden biri sadece. Sevgi dolu ama sevgisini gözetme sorumluluğundan çok arkadaş olmak üzerinden gösterebilen bir adamın hikâyesi özetle.

(“Daddy Longlegs” – “Git Biberiye Al”)