Gazeteci ve yazar Ece Temelkuran’ın 2013 ile 2017 yılları arasında farklı basın organlarında yayımlanan yazılarından yapılan bir derleme. Arka kapaktaki tanıtım yazısında “kültürün, sanatın gerekliliğine ve yaşamsallığına ilişkin eşsiz bir fırsat” ifadesi ile tanıtılan eserin girişinde yer alan ve yazarın kitaba neden “İyilik güzelik” adını verdiğini de açıkladığı yazı kitaptaki tek orijinal metin; diğer yazılar KafkaOkur, KaraKarga, Penguen ve Ot dergileri, BirGün ve The New York Times gazeteleri ve BBC’nin internet sitesi için yazılmış. Yazılardan biri ise Katia Krupennikova’nın küratörlüğünde düzenlenen Post-Peace sergisi için yazılmış ama bu sergi -kitaptaki yazıların çizdiği Türkiye tasvirine uygun olarak- Türkiye’de sansürlendiği için Stuttgart’ta açılabilmiş ancak.
Satır aralarında umut, direniş ve dayanışma olsa da, temel olarak kara bir Türkiye tablosu çiziyor kitaptaki yazılarda Ece Temelkuran. Kötülüğün egemen ve daha da fenası normal olduğu bir ülke bu; kolay bir çözüm önermiyor yazar ama bir pes etme yoluna da sapmıyor. Kendisinin de doğrudan veya sadece bu ülkenin bir vatandaşı olarak maruz kaldığı kötülüğün, hoyratlığın, sapkınlığın, cahilliğin ve zulmün hâkim olduğu bir Türkiye’de olduğumuzu her satırında hatırlıyor ve hatırlatıyor yazar bize. Buna rağmen, giriş yazısını “Ve çıldırtıcı kötülük şenliğine rağmen, “Nasılsın?” dendiğinde hepimiz öyle cevap vermeyi yeniden hatırlayalım istedim: “Ne olsun! İyilik güzellik.” cümlesi ile bitiriyor Temelkuran ve bu cevabı içtenlikle ve inanarak verebileceğimiz günlerin umudu ile yazıyor biraz da.
Bir gazete veya dergi köşesi için yazılan bu yazılar boyutları ve yayımlandıkları mecralar gereği elbette kapsamlı birer analiz yazıları değiller. Kürt sorunundan özgürlüklere, totaliterlikten kabalığın hükümranlığına ikili ilişkilerden ülkenin içinde bulunduğu çukura, bazıları farklı gibi görünen ama aslında tümü ülkenin genel hâli ile ilişkili olan konular üzerinde olan bu yazılar “gürültü”ye rağmen yaşamak ortak temasında buluşuyor. Gürültüye rağmen gülmek, yazmak, okumak ve üretmek; iyi kalmakta inat etmek; merak etmek ve devam etmek gerekli diyor Ece Temelkuran. Bazen -“Benim Kısa Filmlerim” başlıklı yazıda olduğu gibi- doğrudan bazen de dolaylı olarak hikâyeler anlatan, denemelerini bizimle paylaşan yazarın bu derleme kitabı benzer türdeki diğer kitaplarda olduğu gibi okuyucuya bir kıyaslama (“ne umuldu, ne oldu?”, “saptama neydi, gerçek neydi?” vb.) olanağı sağlıyor. Yazıların yazıldığı tarihteki hisler, düşünceler bugün neye dönüşmüştür, bunu düşünmek ve hatta araştırmak bu tür kitapların en keyifli yanlarından biri. Bu kitaptaki yazıların yakın tarihli olması bu tür bir karşılaştırmayı erken kılıyor belki de ama Türkiye gibi gündemi çoğunlukla olumsuz anlamda bir dinamizmle değişen, bir yandan da kronikleşen sorunlarına her geçen gün yenisini ekleyen ve eskilerinin boyutunu büyüten bir ülkede yine de anlamlı böyle bir kıyaslama. Örneğin 2014 tarihli “Hoşnutluğumuzun Yazından Tarihe Kalan” başlıklı yazı, on maddede Gezi Direnişi’nin Türkiye’yi nasıl değiştirdiğini dile getirirken, bu maddelerin her biri için altı yıl sonraki durumu -çoğunlukla karamsar bir hisle- değerlendirmeniz için bir fırsat yaratıyor. Shakespeare’in III. Richard adlı oyununun ilk satırına -“Now is the winter of our discontent” (Şimdi hoşnutsuzluğumuzun kışındayız)- göndermede bulunan ve Gezi’nin yarattığı hoşnutluğu anan bu yazının o direnişin şu veya bu şekilde bir parçası olmuş herkes tarafından bir hüznün eşlik edeceği keyifle okunacağına eminim.
Gazeteci kökenli bir yazar Ece Temelkuran ve muhabirlikle başladığı bu mesleğe araştırmacı gazeteci olarak epey emek vermiş. Milliyet ve Habertürk’teki köşe yazarlığı ülkenin gerçeklerine çarparak sona eren Temelkuran bu birikimini yazarlığının sağladığı edebî dili kullanarak aktarmış düşüncelerini kitaptaki yazılarda ve okuması kolay (çünkü akıcı bir üslup var yazılarda) ve zor (çünkü her bir yazı ülkenin acılarını kaçamayacağınız bir şekilde önünüze koyuyor) bir dil yaratmış. Shakespeare’in sözü şimdi mutsuzluğumuzun en uç noktasında olduğumuzu ve bundan sonra bizi sadece iyi günlerin beklediği anlamına geliyor; bu bağlamda değerlendirince, Temelkuran yukarıda anılan yazısında “hoşnutluğumuzun yazı” ifadesi ile bizi bundan sonra (Gezi’den sonra) artık kötü günlerin beklediğini mi kastetmek istemiş bilmiyorum ama sonuç bu oldu. Bu sonucun ters yönde değişmesi için çaba harcaması gerekenin ise biz olduğunu unutmamak için okunabilecek bir kitap bu derleme.