An Education – Lone Scherfig (2009)

aneducation

“Bunca şarkı ve bunca şiir, pek de uzun sürmeyen bir şey için”

 

1960 başlarında İngiltere’de Oxford’a girme telaşındaki liseli bir genç kızın büyüme ve yolunu şaşırma hikâyesi.

 

Öncelikle filmdeki rolü ile onlarca ödül kazanmış olan Carey Mulligan’a değinmek gerek. Canlandırdığı roldeki zekâ ve kültürü yansıtma biçimi, flört/aşk/kadın olma aşamalarını dile getirmekteki olağanüstü parıltısı, girdiği/içine sürüklendiği  bohem hayatı tanıma ve tadını çıkarma sahnelerindeki doğallığı ile filmi tek başına hayli üst bir çizgiye taşıyor. Babası rolündeki Alfred Molina başta olmak üzere diğer tüm oyuncular da ona bu başarısında eşlik ediyorlar. Sevgilisi rolündeki Peter Sarsgaard ile özellikle tatlı dili ile yalanlarını sıraladığı sahnelerde sevimliliği ile ön plana çıkıyor.

 

BBC yapımı olan hemen tüm filmler gibi minimum bir kaliteyi zaten bize garanti eden film gazeteci Lynn Barber’ın anılarından ünlü yazar Nick Hornby tarafından uyarlanmış bir gerçek hikâye üzerine kurulu. Kendisinin iki katı yaşında bir adam tarafından kandırılarak eğlence ve zevk dünyasının içine sokulan bir genç kızın tüm dönüşümlerini başarı ile yansıtan bir senaryo söz konusu ve bunda Nick Hornby’nin usta kaleminin de ciddi payı olsa gerek.

 

Hayli başarılı bir jenerik ve dönemin ruhuna uygun orijinal bir müzik ile açılan film, genç kızın zeki/kültürlü/entellektüel karakterine uygun bir biçimde yumuşak kamera hareketlerini içeren incelikli bir anlatıma sahip. Dogma 95 akımı ile sinemaya başlayan Danimarka’lı yönetmen Lone Scherfig bu akımın tarzından tamamen farklı bu filmde sanki her bir farklı sahne için o sahnenin ruhuna uygun ayrı bir anlatım tarzını benimsemiş ve bunun üzerinde tüm detayları ile düşünmüş gibi görünüyor.

 

“Kadınların okuması” üzerine dönemin anlayışını da farklı karakterler (aile, okul müdürü, bohem sevgili) ve farklı ortamlarda sık sık sorgulayan film karakterinin ağzından “bize öğretiyorsunuz ama neden öğrenmemiz gerektiğini öğretmiyorsunuz” cümlesi ile üzerinde düşünülmesi gereken bir konuyu da gündeme getiriyor.

 

Büyüme, kadın olma, entellektüellik, baştan çıkarılma, yalanlar ve aldatılma üzerine bu incelikli film kesinlikle seyre değer. Aynı zamanda 60’lı yılların müzikleri ve o yıların atmosferi ve elbette Paris sahneleri için ve bir de “aşkta aldatılmanın” hüznünü hissetmek için…

(“Aşk Dersi”)