Thief – Michael Mann (1981)

thief“Bu dünyada bulaşmak isteyeceğin en son kişiyim”

Hayallerini gerçekleştirmek üzere gerekli paranın eksik kalan kısmı için son işlerini yaparak bu dünyadan kurtulmaya çalışan bir hırsızın hikâyesi.

Michael Mann sonraki filmlerinde sık sık tekrarlayacağı karakteristik özelliklerini bu ilk uzun metrajlı sinema filminde de sergiliyor; geniş görüntüler, perdede kocaman yüz görüntüleri ile sonuçlanan yakın plan çekimler, iktidar kavgası içindeki güçlü erkek karakterler, polisiye bir hikâye. Tüm bu öğeler için bir el alıştırması gibi bu film ve henüz yerli yerine oturmamış bir anlatım var arkasında.

Yönetmen Mann, yapımcı Jerry Bruckheimer olunca bekleneceği gibi karşımızda tam bir erkek filmi var. Burada kastettiğim filmin aksiyon içermesi vs. değil ki bu anlamda çok da ileri gitmiyor zaten. Sorun filmin sadece erkek bakış açısı ile ve erkeklerin duyguları düşünülerek çekilmiş olması. Açıklayıcı örnekler olarak, kadın karakterler hep pasif rollerde ve kötüleri çocuklarını satarken, iyileri ise iyiliklerinin “erkekler tarafından sevilmeye ve korunmaya lâyık olmaları” ile sembolize ediliyorlar. Özellikle “kadını evlenmeye ikna sahnesi” tam bir arabesk/maço karışımı erkeğin ağzından çıkan “seviyorum işte, benim olacaksın” ile özetlenebilecek sözlerle bu söylemek istediğim yaklaşımı açığa vuruyor. Beceriksiz bir yönetmenin ve senaristin elinde sakil ve klişe duracak unsurlar (son bir soygun peşindeki hırsız, kendinden uzaklaştırarak korumak için sevdiğine kötü davranan fedekâr adam vs.) Mann’ın yönetiminde ve Caan’ın oyunu ile kendilerini kurtarıyorlar. Tuesday Weld kırılgan kadın rolünde filmin kayda değer ve sayısı pek de çok olmayan başarılarından birinin sahibi oluyor.

Tangerine Dream grubunun zaman zaman ciddi ölçüde rahatsız edici olan ve özellikle diyalogsuz bölümlerde aralıksız çalan müziği filme kötü bir darbe vuruyor açıkçası. Filmin atmosferi ile hiçbir şekilde uyumlu olmayan bu müzik seçimi ile çok ciddi bir hata yapılmış. Yanlışlıkla ilgisiz bir ses kaydı filme karışmış diye bile düşünebilirsiniz.

Sondaki abartılı intikam sahneleri, yavaşlatılmış çekimlerle bir epik havası verilmeye çalışılan ama pek de başarılı olunamayan görüntülerle bu film vasattan yukarıya çok nadir anlarında çıkabiliyor sadece. Yine de –eğer müziğini kesmeyi başarabilirseniz- temiz görüntüleri ve hayalinin peşinde koşan yenik kahramana övgüsü ile ne olursa olsun bir Mann filmi karşımızdaki. Seyre değer ama amaçladığı kült statüsünün çok uzağında.

(“Hırsız”)