Sometimes a Great Notion – Paul Newman (1971)

“Fikrini değiştirmelerine asla izin verme”

Ekonomisi kereste üretimi üzerine kurulu ve sendikanın, ürünlerini sattıkları şirkete karşı daha fazla ücret için greve gittiği bir kasabada, sendika üyesi olmayan ve kasabalıların tüm itirazlarına rağmen üretime devam eden bağımsız bir aile işletmesinin hikâyesi.

Ken Kesey’in 1964 tarihli ve aynı adlı romanından uyarlanan, senaryosunu John Gay’in yazdığı ve yönetmenliğini Paul Newman’ın yaptığı bir Amerikan filmi. İkinci kez yönetmenlik koltuğuna oturan Newman’ın, başrolleri aralarında Henry Fonda, Michael Sarrazin, Richard Jaeckel ve Lee Remick’in de olduğu sağlam bir kadro ile paylaştığı filmini aile ilişkilerini belirleyen mekanizmalar ve hırs üzerine sağlam bir dram olarak tanımlamak mümkün. Newman’ın kendisini frenlemiş görünen anlatımının hem avantaj hem dezavantaj olarak kendisini gösterdiği yapıt, klasik sinemadan ve aile dramlarını içeren hikâyelerden hoşlananlar için öncelikle.

Ken Kesey bugün en çok, sinemaya uyarlanan (Milos Forman, 1975) ve Oscar kazanan “One Flew Over the Cuckoo’s Nest” (Guguk Kuşu) romanı ile tanınan ve kendisini Beat Kuşağı’nın içinde gören Amerikalı bir yazardı. Bu filmin uyarlandığı romanının adını ise ilk kez 1933’te Huddie ‘Lead Belly’ Ledbetter tarafından plağa okunan “Goodnight, Irene” adlı bir folk şarkısının sözlerinden almış. Edebiyat eleştirmenleri ise onu bu romanından çok, Paul Newman’ın yönettiği filme kaynak olan romanı ile anıyor ve kitabı onun başyapıtı olarak tanımlıyor. Yönetmenlik için Budd Boetticher, George Roy Hill ve Sam Peckinpah’ın isimleri geçse de, farklı nedenlerle bu sinemacılarla değil ama yönetmen Richard A. Colla ile başlanmış çekimlere. Ne var ki hem Colla’nın rahatsızlanması hem de onunla yapımcılar arasında oluşan görüş farklılığı ve bunun üzerine bir de Newman’ın geçirdiği bir kaza eklenince ara verilmiş filme; sonuçta yönetmenlik koltuğuna oturansa filmin yürütücü yapımcılarından olan Paul Newman’ın kendisi olmuş. Yıldız oyuncu birkaç sahnesi sinemanın klasik anları arasına giren bu filmde sakin ve sade bir dil kullanarak, hikâyenin melodram potansiyelinden uzak duran bir yapıt koymuş ortaya. Romanın ve filmin adını aldığı şarkının sözlerini (“Bazen aklıma büyük bir fikir gelir/ Nehire atlamak ve boğulmak fikri”) bir şekilde tekrarlayan film pek çok eleştirmene göre kitabın başarısının gerisinde kalmış ama yine de sağlam bir klasik sinema örneği kesinlikle.

Film Amerikan televizyonlarında ilk kez gösterildiğinde (1977) orijinal adı değil, hikâyeleri anlatılan Stamper ailesinin evlerinin salonunun duvarında da yazan mottoları seçilmiş isim olarak: “Fikrini değiştirmelerine asla izin verme” (Never Give an Inch). Ailenin hayatlarını birebir uygun yaşadığı bir motto bu; kasabada kendileri gibi hayatlarını kerestecilikle kazanan ve bir sendika içinde örgütlenen tüm hemşehrilerinin aksine, düzenlenen greve katılmıyorlar ve zaten sendikaya üye de değiller. Baba (Henry Fonda), iki oğlu (Paul Newman ve Richard Jaeckel) ve eşleri (Lee Remick ve Linda Lawson) aynı evde birlikte yaşamaktadırlar. Erkek ve kadınların hayli geleneksel rolleri üstlendikleri bu aileye hikâyenin başlarında, babanın ikinci evliliğinden olan ve annesi ile birlikte büyük şehre giden üçüncü çocuğu (Michael Sarrazin) katılıyor; böylece bir yandan aile ilişkilerini çevreleyen dramatik gerilimleri bir yandan da kasabalılar ile aile arasındaki çekişmenin neden olduğu olayları karşımıza getiren öykü başlıyor.

Film, hikâyeye nedense zaman zaman gereksiz görünen bir yumuşama getiren orijinal müzikleri de hazırlayan Henry Mancini’nin bestelediği “All His Children” şarkısının (2020’de Covid-19 nedeni ile hayatını kaybeden Charley Pride söylüyor şarkıyı) eşlik ettiği jenerikle açılıyor. Daha ilk sahnede “Defol git buradan, seni pis sosyalist” sözlerini duyuyoruz Stamper ailesinin bireylerinden ve ilerleyen sahnelerden birinde de baba “Ülkeyi yöneten sosyalistler” için kötü sözler ediyor. İlgili romanın yayımlandığı tarihte Amerikan’ın başında Demokrat Lyndon B. Johnson, filmin çekildiği tarihte ise Cumhuriyetçi Richard Nixon vardı ve elbette ikisi de sosyalistlikle hiç ilgisi olmayan politikacılardı; ama muhafazakârların Obama’yı “komünist” olmakla suçladığını ve Trump’ın Demokratları solcu, hatta radikal solcu olarak tanımladığını düşününce hiç de şaşırtıcı değil bu durum. Stamper ailesi, örneğin Trump’ın söylemlerini kolaylıkla benimseyecek bir geleneksel yapıya sahip; erkekler dışarıda çalışır ve eve para getirirken, kadınlar ev içinde sürdürüyorlar yaşamlarını ev işleri ve çocukların bakımı ile uğraşarak. Burada filmin aksayan bir yönünü ya da kaçırdığı bir fırsatı anmakta yarar var: Kadın karakterler oldukça geride kalıyorlar hikâyede ve bu yüzden Lee Remick gibi güçlü bir oyuncu da harcanıyor. Onun ailedeki karakterlerden biri ile olan ilişkisini gösteren sahnenin filmden çıkarılmış olmasının da etkisi ile, aslında hikâyeye ek bir boyut getirecek bir karakterin yaşadıkları ve hissettikleri hak etmediği ölçüde geride kalmış ve ailenin diğer bireylerinin aksine, “dışarıdan” olan iki karakterin hikâyesi gelişemeden kalmış. Babanın otoritesinin kendisini hep gösterdiği, şehirden gelen oğlanın uzun saçı ile sık sık alay edilen bu ailenin hikâyesini anlatırken Newman, ortalama bir Amerikan filminde pek görülmeyecek bir şey yapıyor ve erkeklerin işlerindeki yoğun emek ve fiziksel güç getiren çalışmalarını uzun uzun sergiliyor. Bu bağlamda değerlendirince, bir aile işletmesinin bireylerinin birer emekçi olarak ve çabalarına saygı gösterilerek sergilendiğini rahatlıkla söyleyebiliriz hikâye boyunca. Bu sahneler, her ne kadar, gerekliliği tartışılır bir “bir şey olacak” imasını yoğun bir şekilde içerse de, seyrettiğimiz hikâyeye gerçekçilik ve doğal bir görünüm sağlıyorlar.

Richard Moore’un, karakterleri içinde bulundukları iç ve dış mekânlar ile uyumlu bir şekilde görüntüleyen ve özellikle onların çalışma alanlarının doğal sertliğinin kişiliklerini ve hayata bakışlarını şekillendirdiğini hissettiren başarılı görüntüleri ve Newman’ın mizansen seçimleri ile belirli bir görsel başarıya ulaşmış bir yapıt bu. Ailenin dört erkek üyesinin ve diğer çalışanların kütükleri kesme ve taşıma sahnelerinde harcadıkları emeği bize sıcak bir şekilde hissettiren bu görsel başarı filmin klasikleşen kimi sahnelerinin de en önemli unsuru. Geleceği sık sık ima edilen iş kazası ve bunun sonuçlarını uzun uzun gösteren sahnelerde ise bu başarı zirvesine ulaşıyor. Bu beklenen sonucu tek öngören karakterin bir kadın olması ama sözlerinin dikkate alınmaması, ortamdaki erkek hâkimiyetine ve onların hırs ve inatlarına yönelik doğru bir eleştiri oluyor ama bu kadın karaktere senaryonun hak ettiği zamanı ve derinliği sağlamaması eleştirinin gücünü azaltıyor.

Newman’ın “aksiyon” sahnelerindeki becerisi ve oyuncuların her birine -senaryonun el verdiği ölçüde- oyun alanı sağlayan yönetmenlik anlayışının dikkat çektiği çalışma Mancini’nin orijinal müziği ve Joe Ben rolündeki Richard Jaeckel’in oyunculuğu (Yardımcı Oyuncu olarak) ile iki dalda Oscar’a aday olmuştu. Tüm kadronun, özellikle ailenin üyelerini canlandıranların yalın performansları ile göz doldurduğu yapıt, zaman zaman western atmosferlerine de göz kırpan, eski usul, iyi oynanmış ve çekilmiş bir klasik olarak, görülmeyi hak ediyor.

(“Never Give an Inch” – “Hırs”)