The Secret Invasion – Roger Corman (1964)

“İnsanoğlu hemcinsine acı çektirmekte bir deha olduğunu tarih boyunca pek çok kez kanıtlamıştır”

İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerin Hırvatistan’da alıkoyduğu bir İtalyan generali kaçırmak için Dubrovnik’e sızan ve katil ve hırsızlardan oluşan bir ekibin hikâyesi.

Düşük bütçeli “B sınıfı” filmleri ile tanınan yönetmen Roger Corman’dan bir savaş filmi. Yönetmenin muhtemelen kullandığı en büyük bütçe ile çekilen film yine de ana akım sinemanın savaş filmleri ile kıyaslandığında ucuz görünen ve oyunculukların da işte yine bu tür filmlerde olduğu üzere pek de kayda değer olmadığı bir çalışma. Baş rolünde Stewart Granger’in olduğu bir filmden oyunculuk anlamında çok bir şey beklememek gerek elbette. Film Corman’ın kültleşen filmlerinin arasına giremese de yine de onun izlerini taşıdığı açık olan bir eser.

Karşımızdaki film Corman’ın “House of Usher” veya “Tales of Terror” gibi çalışmalarının havasından uzak olsa da 1967’de çekilen “The Dirty Dozen” adlı filmden üç yıl önce suçlulardan oluşan bir ekibi İkinci Dünya Savaşı’nın parçası yaparak öncül bir rol üstleniyor sinema tarihinde. Maket olduğu anlaşılan kimi gemi görüntüleri, bazı kurgu ve devamlılık hataları veya Nazi subayları örneğinde ya da diyaloglarda olduğu gibi kimi klişeler filmin başka bir açıdan ele alınması gerektiğini söylüyor. Bu bir Roger Corman filmi ve tüm bu “gariplikler de” normal karşılanmalı. Aksi takdirde senaryodaki problemlere takılıp filmin tadını çıkaramamak gibi bir sonuca ulaşılır ki bu da filmi iddiasının olmadığı bir alanda eleştirmek anlamına gelir.

Sahneler boyunca süren ve kahramanlarımızın saatleri olmadığı için saniyeleri takip etmek için ve tempoyu ayarlamaya yönelik olarak parmak şıklatmaları (veya farklı tempo tutma hareketleri yapmaları) ve bunu konuşurken ve hatta birini öldürürken yapmaları tam da bir Corman filminden beklenecek bir sahne. Bir yandan uygulayacakları planı anlatırken diğer yandan da parmaklarını şıklatan Raf Vallone’nin görüntüsü eğer gereğinden fazla ciddiye alınırsa güldürebilen ama bu ciddiyet bir kenara bırakılırsa eğlendirebilen kimi sahnelerine de örnek teşkil ediyor filmin.

Bir bebeğin aşırı trajik ölümü, iyi kotarılmış görünen kimi çarpışma sahneleri, sayıları hayli fazla figüranların varlığı ile etkileyici savaş kareleri ve elbette finalde cesetler ile dolu bir caddede elindeki silahı yere fırlatarak yürüyen Vallone ile verilen ve bir savaş filminde alışık olunmayan barış mesajı ile film, Dubrovnik’in kalesinden sokaklarına başarılı mekan kullanımı ile de dikkat çekiyor. Karakterlerin pek de işlenmiş görünmediği filmde en iyi oyunculuk performansı Henry Silva’dan geliyor sert ve soğuk suikastçi rolü ile. Tam olarak ne olması gerektiğine çok iyi karar verememiş görünen film Balkan’ların partizanlarına gösterdiği olumlu yaklaşım ile de dikkati çekiyor. Özetle bir Roger Corman filmi bu ve onun en iyilerinden değil belki ama sinema tarihinde kendine has bir yeri olan bir yönetmenin hangisi olursa olsun tüm filmleri şu ya da bu ölçüde bir ilgiyi hak eder.

(“Gizli İstila”)