The Most Dangerous Game – Irving Pichel / Ernest B. Schoedsack (1932)

“Dünyada iki türlü insan vardır: Avcı ve av. Şanslıyım ki ben bir avcıyım ve hiçbir şey bunu değiştiremez”

Kılavuz ışıkların yerini değiştirerek gemilerin kayalıklara çarpmalarını sağlayan ve kurtulan kazazedeleri av partisi için kullanan çılgın bir adam ve kurbanlarının hikâyesi.

Richard Connell’ın 1924 tarihli aynı adlı öyküsünden uyarlanan bir ABD yapımı. Connell’ın da katkı sağladığı senaryosunu James Ashmore Creelman’ın yazdığı filmin yönetmenliğini üstlenen isimler ise Irving Pichel ve Ernest B. Schoedsack. İngilizcede yazılmış en popüler öykülerden birinin bu uyarlaması bir saati çok az aşan süresi ile kaynak eserin ruhuna uygun bir alçak gönüllülük gösteren, keyifli bir gerilim filmi kesinlikle. On dakika süren bir sahnesi ön gösterim sırasında seyircilerin olumsuz tepkisi sonucu kesilen filmde yönetmenlerin daha sonra çekecekleri “King Kong”un setlerinin kullanılmasının avantajlarından yararlanılmış ve ortaya gerçekçi, efektleri o döneme göre sağlam ve seyri hoş bir eser çıkmış. Leslie Banks ve Joel McCrea’nın av ve avcı rollerinde başarılı oyunculuklar gösterdikleri filmde ünlü yıldız Fay Wray -senaryonun da etkisi ile- bir parça geri planda kalıyor ve daha çok sessiz sinemaya uygun gösterişçi bir performans veriyor. Eski usul gerilim filmlerinden hoşlananlar için görülmesi gerekli bir çalışma bu.

Amerikan sinemasında sansür kurallarını tanımlayan Hays yasasının henüz tamamen işlemediği günlerde gösterime girmesi nedeni ile hem McCrea hem de Wray bugün oldukça masum görünse de, o günler için cüretkâr sayılacak kıyafetlerle rol almışlar filmde. Öyle ki ilgili yasa tamamen uygulanmaya başlanınca, film uzun bir süre tekrar gösterime sokul(ama)mış. Bugün çok komik görünebilir bu durum ama 1930’lu yılların başlarının gerçeği bu ve sadece iki başrol oyuncusunun kıyafetleri değil, karakterlerden birinin içki düşkünlüğü de -içki yasağı henüz devam etmektedir o yıllarda Amerika’da- bu sayede kendisine yer bulabilmiş senaryoda.

Çalışmaları ile sonradan 3 Oscar kazanacak olan Max Steiner’ın etkileyici gerilim müziği ve bir ahşap kapının üzerindeki tuhaf tokmağı çalan bir elin görüntüsü ile açılıyor film. Kapıda Yunan mitolojisindeki yarı at yarı insan bir karakter olan “Sentor”u kalbine saplanmış bir ok ve kucağında tuttuğu bir kadınla gösteren bir tokmak asılıdır. Bu obje ile film tehlikeli, gizemli ve hatta belki bir parça da erotik bir hikâye anlatacağını seyirciye duyururken, o tokmağı çalan kişiye de başına gelecekler konusunda bir uyarıda bulunuyor. Bu açılış karesinden sonra, deniz üzerindeki yol gösterici ışıkların aldatmasına kapılan bir yatın batmasına tanık oluruz. Yatın kurtulan tek yolcusu bir parça kibirli, oldukça yakışıklı ve özgüveni yüksek bir avcıdır. Hikâye işte bu avcının bir ava dönüşmesini ve daha önce karşısındaki hayvanlara yaşattıklarını bu kez kendisinin yaşamasını (“Bütün o köşeye kıstırdığım hayvanların ne hissettiğini şimdi anlıyorum”) anlatıyor seyirciye temel olarak. Bu rol değişimi, hikâyedeki avcının kötücül ve sapkın karakteri ve bazı diyalogların içeriği (“Kaplanın yerinde sen olsaydın, avlanmak sana hâlâ bir spor olarak görünür müydü?”) filmin yaratıcılarının avcılığa karşıtlığı olarak da yorumlanabilir iyi niyetli bir düşünce ile ama tüm bunlar asıl olarak hikâyenin “rol değişimi” temasının güçlendirilmesi için kullanılmış gibi görünüyor. Ayrıca son avın, bu role avcı olmayı ret etmesi sonucu düştüğünü de unutmamak gerek. Yine de, ortaya çıkan sonuç avcılık denen vahşi “spor”un gerçeğini bu kez avın gözünden anlatması ile ilgiyi hak ediyor.

Filmin kötü karakterinin ve üç adamının Rus olmasını bir Sovyet düşmanlığının aracı olarak kullanmıyor hikâye çünkü Kont Zaroff ve adamları devrimden sonra ülkeden kaçan, dolayısı ile devrimin karşısında yer alan karakterler. Karayipler’de bir adada geçen hikâyenin kötü karakterler olarak bir Hollywood filminin yapacağı gibi bu adanın yerlilerini seçmemesini de (zaten adada Zaroff ve adamları dışında başka insan yaşamamaktadır) filmin lehine bir puan olarak ekleyelim. Saplantılı av tutkunu olan (“Tanrı bazılarını şair olarak yarattı, bazılarını kral ve bazılarını da dilenci. Tanrı beni ise bir avcı olarak yarattı”) ve bir erkeğin ancak avlandıktan (öldürdükten) sonra aşkı hak edeceğine (“Kill, then love”) inanan ve Leslie Banks’in başarılı oyunu sayesinde etkileyiciliği artan Zaroff karakterinin çekiciliği bu av ve avcı filmini önemli kılan unsurlardan biri. Banks’in yüzünde Birinci Dünya Savaşı’ndan kalma bir yara izinin yer aldığı bölgenin kısmen felçli olduğunu ve oyuncunun diğer bazı filmlerinde olduğu gibi burada da yönetmenlerin onun kötücüllüğünü göstermek istedikleri zaman yüzünün o tarafından, diğer sahnelerde ise diğer tarafından çekim yaptığını da ekleyelim ilginç bir not olarak. Joel McCrea’nın da, bir avcı olmanın sağladığı avantajlarla bir av olarak nasıl davranması gerektiğini kestirebilen karakteri inandırıcı kıldığı filmde ne yazık ki Fay Wray pek uymuş görünmüyor rolüne; bunun en büyük nedeni senaryonun onu bir av veya avcı olarak değil, avın ödülü olarak konumlandırmasından dolayı oynayacak yeterli bir alan bulamaması ve bulduğunda da sessiz sinema tarzına uygun olarak mimiklerini bir parça fazla kullanması.

Yönetmenlerin, başlayıp elinizden bırakmadan bitirdiğiniz bir çizgi roman tadındaki bu hikâyeye uygun görsel karşılıkları bulması ve görüntü yönetmeni -bu filmden iki yıl sonra ve henüz otuz beş yaşında hayatını kaybeden- Henry W. Gerrard’ın sis, gece ve vahşi ormanı çok iyi sergileyen başarılı görüntüleri (Fay Wray’in yakın planlarında çizgileri yumuşatan filtre kullanımının böyle bir macera filminde gereksizliği bir yana) filme ayrı bir değer katarken, finalin etkileyiciliği de dikkat çekiyor. Yumruk yumruğa dövüşme sahnelerinin eğlendirdiği, başarılı kovalamaca ve kavga sahnelerinde yönetmenlerin görüntüleri gereksiz bir gülümsemeye neden olacak şekilde hızlandırdıkları eski usul bir macera filmi bu; görmekte ve eğlenmekte yarar var.

(“İnsan Avcısı”)

(Visited 125 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir