“Köpek alın, alarm taktırın, ama sakın silah almayın: Her zaman yanlış insanlar zarar görür”
Evlerine hırsız girdiğinde kendilerine yardımcı olan polisin aşırı yakın ilgisinden rahatsız olmaya başlayan bir çiftin hikâyesi.
Hollywood usulü bir sapık polis ve dış tehditle karşılaşınca sahip olduklarının değerini anlayan kutsal aile hikâyesi. Senaryosu Lewis Colick tarafından yazılan ve Jonathan Kaplan’ın yönettiği film hikâyesindeki kimi inandırıcılık problemleri ve başvurduğu klişelere rağmen, Kaplan’ın akıcı anlatımı, her zaman olmasa da yaratmayı başardığı gerilim duygusu ile seyredilebilir bir sinema eseri. Kurt Russell ve Madeleine Stowe ile birlikte filmde yer alan Ray Liotta’nın kariyerindeki bir başka psikopat karakteri daha yaratma fırsatı bulduğu çalışmanın barındırdığı klasik Hollywood mesajları ise görmezden gelinecek gibi değil.
Helikoperden çekilmiş şehir ve polis arabaları görüntüsü ile başlayan film, bu arabalardan birini takip edecekmiş gibi yapıp daha sonra şehrin zengin mahallerinden birinin üzerinde dolaşıyor: Tehdit altındaki refah duygusu ile giriş yapıyoruz hikâyeye böylece. Daha sonra filmin büyük kısmının geçtiği ev ve özellikle finalde sabit kamera ile karşımıza getirilen ev ve onlarca polis arabası görüntüsü evin, bir başka deyiş ile kutsal bir kurum olan ailenin kutsal mekanının dıştan gelecek tehditlere karşı korunmasının önemini söylüyor ısrarla bize hikâye. Hikâye boyunca aile içindeki ilişkilerin değişimi ve finalde de olması gerekenin olduğu göz önüne alınınca, filmi tehdit altındaki ailenin kutsandığı örnekler arasına yerleştirebiliriz rahatça. Filmin muhafazakâr ve klişe mesajlarından biri de kadının kendisi gibi öğretmen olan en yakın arkadaşının akıbeti üzerinden veriliyor bize. Çekici polis ile ilgili olarak görür görmez fantezi kuran kadının başına geleni de tıpkı korku filmlerinde seksî kızın mutlaka öldürülmesi (=cezalandırılması) gibi bir ilahi adalet örneği olarak sınıflamak mümkün. Elbette bunlara çiftin yaşamlarının tehdit altına girmesinde kadının “saf”lığının ve hatta bir parça da yabancı ile flört etmesinin payı olduğunu da unutmayalım. Neyse ki erkek devreye girer ve…
Filmin bir de inandırıcılık sorunu var ki hikâyeye zarar vermiş. Sapık polisin devriye arkadaşının farkında olduğu bize hissettirilen bir şeyi bunca zaman (7-8 yıl) görmezden gelmesi veya tam olarak anlayamaması veya tek bir korku/gerilim filmi seyretmiş olanın bile açmaması gerektiğini bileceği bir durumda o kapıyı açan karakterler… Bir de kredi karı limiti konusu var ki hiç girmeyelim ona! Filmimiz aslında bunları çok da dert ediyor gibi görünmüyor; onun asıl derdi seyircisini mümkün olduğunca germek ve çiftin bu tehlikeli durumu atlatıp atlatamayacağı (daha doğrusu nasıl atlatacağı) konusunda heyecan yaratabilmek ki bunu da başarıyor açıkçası. Kimi karakterlerin aptallıklarına takılsanız da, klişelerden rahatsız olsanız da ve inandırıcılık sıkıntıları içine düşseniz de film bir şekilde gerilim yaratıyor, siz de seyirci olarak polisten nefret ediyor ve çiftimizin mutlu sona kavuşması için dua ediyorsunuz. Sanırım bunun adına da Hollywood zanaatkârlığı deniyor ve yönetmen Kaplan da bu zanaatkârlığı epey ilerletmiş bir isim olarak seyirciyi avucuna almayı iyi biliyor. Dozunda tuttuğu küçük teknik oyunlarla da (üstten çekimler, balıkgözü objektik kullanımı vs.) zaman zaman şık bir mizansene de imza atıyor Kaplan. 1978’den bu yana Amerikan sinemasına besteci olarak hizmet veren ve on kez aday olduğu Oscar ödülünü iki kez kazanan James Horner’ın hikâyeye yakışan müziğinden de destek alan filmin oyuncuları da aksamıyorlar. Kurt Russell olabileceği kadar iyi, Madeleine Stowe karakterini yeterince sağlam çizmeyen senaryonun sıkıntısını yaşasa da idare ediyor, Ray Liotta ise senaryonun hem avantajlarını hem dezavantajlarını (inandırıcılık problemleri ve hikâyedeki tek ilginç karaktere sahip olması) yaşıyor ama etkileyici olmayı başarıyor sonuç olarak.
Kadının, ailenin, evin ve tüm bunların sonucu olarak erkeğin namusu korunabilecek mi teması üzerinden ilerleyen bir hikâyesi olan film gerilim ve aksiyon arayanlara çok da bir iz bırakmadan bu duyguları verebilecek bir çalışma. Daha fazlasını beklememek koşulu ile, görülebilir bir film özet olarak.
(“Kanunsuz Giriş”)