“Tapınağımız bir sığınaktır, senin yerin ise savaş alanı”
Savaş alanında düşmanla çarpışırken, alçak bir planla imparatorun gözünde vatan haini durumuna düşürülen bir ailenin, hayatta kalan iki çocuğunun intikam hikâyesi.
Senaryosunu Chia-Liang Liu ve Kuang Ni’nin yazdığı, yönetmenliğini Chia-Liang Liu’nun yaptığı bir Hong Kong filmi. Bizde -yanlış da olsa- kaba bir genelleme ile “karate filmleri” başlığı altında toplanan ve özellikle 1970’li ve 80’li yıllarda hayli popüler olan türdeki yapıt, gerçek adı Lau Kar-Leung olan yönetmenin en çok bilinen çalışmalarından biri. İntikam, sadakat, ihanet, fedakârlık, dövüş sanatlarında ustalık ve budist keşişlerin dünyası ile günlük hayatın çatışmasından doğan farklılıklar gibi türün hemen tüm unsurlarını barındıran yapıt, meraklısını hikâyenin önemli bir kısmına yayılan dövüş sahneleri ve bu sahnelerdeki çekici koreografisi ile kesinlikle tatmin eden bir çalışma. Kadın karakterleri de macerasının önemli birer parçası yapan ve Çin tarihindeki önemli bir yeri olan Yang ailesi hakkındaki efsanelerden yola çıkan yapıt ilgiyi hak eden bir “karate filmi”.
Bir kehanetle açılıyor film: “Yedi gitti, altı döndü” diyen bu kehaneti Yang ailesindeki anne o sırada babaları ile birlikte savaşta olan yedi çocuğundan birinin öleceğine yorar. Stüdyoda çekildiği açık olan savaş alanına geçtiğimizde bu yedi kardeşi düşman Tatarlara karşı yiğitçe dövüşürken görüyoruz. Yang ailesi tam bir sadakat gösterdikleri imparatorun ve halkın gözünde çok saygın bir konumdadır ama savaş alanında kendi taraflarından ihanete uğrarlar ve vatan haini konumuna düştükleri gibi; yedi kardeşten beşi ve baba hayatlarını kaybederler kahramanca dövüşürken. Tıpkı daha sonra tanışacağımız kız kardeşleri gibi, isimlerini değil sıra numaralarını bildiğimiz kardeşlerden Beşinci Kardeş kaybolurken, Altıncı Kardeş aklını yitirmiş bir halde döner evine. Hikâyenin bundan sonrası Beşinci Kardeş’in, ret edilse de sığındığı manastırdaki günleri ve ailesinin onu bulma ve imparatora hain olmadıklarını anlatabilme mücadelesi olarak yaşanacaktır. Bu hikâye elbette bol bol dövüş sahnesi ve bu sahnelerin çekici koreografileri ile anlatılacaktır ve meraklısı için de kesinlikle tatmin edici bir sonuç çıkacaktır ortaya.
Bir kişiye karşı onlarcasının olduğu dövüş sahneleri, filmin 1982’den beri düzenlenmekte olan Hong Kong Sinema Ödülleri’nde “En İyi Aksiyon Koreografisi” dalındaki adaylığının bir kanıtı olduğu çok başarılı koreografilere sahip. Her türlü akrobatik harekete tanık olduğumuz bu sahneler filmin süresinin önemli bir kısmına yayılmış ve sürekli atılan naralar, ok/mızrak sesleri ve tüm karakterlerin fiziksel becerilerini ortaya koydukları beden hareketleri bu tür filmleri sevmeyenleri yorabilecek kadar yoğun ama sonuçta bu tür sinema yapıtlarını sevenlerin aradığı tam da bunlar; dolayısı ile türünün gereklerini kesinlikle karşılıyor bu film. Chia-Liang Liu’nun yönetmenlik çalışması tam da olması gerektiği gibi ve senaryonun kendisine sunduğu olanakları başarı ile değerlendiriyor sinemacı. Savaş alanından evine sağ ama tanık oldukları nedeni ile ruhsal dengesini kaybetmiş olarak dönen Altıncı Kardeş’in, annesi ve kız kardeşlerine beş kardeşinin ve babalarının ölüm şekillerini anlattığı sahnedeki vurgu ve doğrudanlık hikâye boyunca hep korunmuş ve imaya hiç başvurmadan olan bitenleri hiç sakınmadan göstermiş bize yönetmen. Babanın ölüm şekli bir abartı örneği olarak görülebilir belki pek çok seyirci tarafından ama Çin tarihinde Yang ailesinin bu ferdinin ölümünün tam da bu şekilde anlatıldığını bilmekte yarar var.
Savaş meydanından sağ kurtulan Beşinci Kardeş’in “Bir münzevi gibi yaşayıp, doğru zamanı bekleme” kararı ile gittiği Budist manastırında geçen bölümler az da olsa bir mizah yaratmak için de kullanılıyor ama ağırlıklı olarak, benzeri pek çok filmde olduğu gibi, dünyevî meselelerle manastırdakki keşişlerin yaşamlarının çatışması üzerinden ilerliyor. Başrahip, Beşinci Kardeş’e “Senin kalbin dünyevî meselelerde” diyerek, onun keşiş olup manastırda kalma talebini defalarca ret ediyor ve senaryo bu iki ayrı dünyadakilerin farklılıkları üzerine pek çok örnek veriyor bize. Bunlardan birinde manastırdaki keşişlerin dövüş eğitimlerinde kullanılan mekanik kurt heykellerini görüyoruz. Beşinci Kardeş kurtlarla savaşırken onların nasıl öldürülebileceğini ve öldürülmezlerse daha tehlikeli olacaklarını anlatırken, başrahip öldürmenin kendi inançlarına aykırı olduğunu ve stratejilerinin saldıran kurtların dişlerini dökmek olduğunu söyleyerek itiraz ediyor ona. Türün diğer hemen tüm örneklerinde olduğu gibi, senaryo iki farklı dünyadan birinin tarafını tutmuyor gibi görünüyor ama sonuçta “kahraman”ın intikam arayışı hikâyenin asıl çekici yanı olduğu için öne çıkan onun değerleri ve yolu oluyor çoğunlukla. Burada da benzer bir durum var ve hatta ruhanî dünyayı dünyevî olandaki mücadelenin parçası yaparak daha da ileri gidiyor bu konuda. Kahramanın ruhsal ve fiziksel gelişim süreci zayıf bırakılmış ve üzerinde hemen hiç durulmamış ama yine de mekanik kurt sahnesinden (“sert bir dans”ın koreografisine sahip olan sahne özellikle hayli etkileyici) süs havuzundaki taşlar üzerindeki eğitime kadar oldukça çekici anlar geliyor karşımıza yine de.
Farklı fedakârlık ve cesaret gösterileri ile dolu olan filmin dövüş sahnelerini farklı kılan tercihler var. Bunlardan biri iki kız kardeşin ve annenin de iyi birer dövüşçü olarak resmedilmeleri ve kızlardan Sekizinci Kardeş’in öykünün sonlarında üstlendiği önemli bir rolle, erkek ağırlıklı hikâyeye yeni bir boyut katması. Aslında senaryonun ilk hâlinde yapılmak zorunda kalınan bir değişikliğin sonucu olarak da ortaya çıkmış bu “feminist” resim; Altıncı Kardeş’i oynayan Sheng Fu çekimler devam ederken geçirdiği bir trafik kazasında hayatını kaybedince, senaryoda onunla ilgili bölümler Beşinci Kardeş’e ve Sekizinci Kardeş’e kaydırılarak yeniden yazılmışlar. Dövüş sahnelerinin diğer farklılıkları ise, akrobasinin dozunun da artırılması ve çeşitli objelerin (mekanik kurtlar, bambu sırıklar, mızraklar, ipler, tabutlar ve hatta yer minderleri vs.) bu akrobasinin önemli birer parçası olarak kullanılması. Oldukça yaratıcı ve orijinal görüntüler getiriyor karşımıza film böylece ve bu görüntüleri tasarlayanları takdir etmeyi gerekli kılıyor.
Karakterlerin özellikle duygularının yoğun olduğu sahnelerde oyuncuların, mimiklerini vurgulu bir şekilde kullandığı ve çizgi romanları hatırlattığı filmde Sheng Fu (Altıncı Kardeş), Kara Wai (Sekizinci Kardeş) ve Chia-Hui Liu (Beşinci Kardeş) hikâyedeki rolleri nedeni ile öne çıkarken, filmin asıl yıldızı senaryonun zorunlu revizyonundan sonra rolünün ağırlığı daha da artan Liu olmuş. İrili ufaklı rollerdeki tüm oyuncularda da gördüğümüz ve bedenlerin ustalıklı kullanımına dayanan performansların en etkileyicisini sunuyor oyuncu ve “saç kazıma” sahnesinde olduğu gibi dramatik anların da hakkını veriyor. Beşinci kardeşin, ailesinin mızrak oyunları ile manastırın sırık oyunlarını birleştirerek adeta yeni bir dövüş stili icat ettiği ve bunu eğlenceli ve heyecanlı bölümlerin ana unsuru yaptığı filmin pek çok sahnesi, yapıtın Shaw Kardeşler şirketinin en güçlü dönemlerine ait olmamasının da sonucu olarak, stüdyoda çekilmiş ama renkli ve egzotik dekorlar bunu bir problem olmaktan çıkarmış. Jenerikte Stephen Shing adı ile yer alan Chin-Yung Shing (Hong Kong sinema sektöründe çalışanların kafa karıştıran, birden fazla isim kullanma geleneği!) imzalı müziklerin; tüm o naralar, tekmeler ve objelerden çıkan sesler arasında çok öne çık(a)madan hikâyeye katkı sağladığı film meraklısının ilgi ile seyredeceği bir yapıt olmayı başarmış, özetlemek gerekirse.
(“The Invincible Pole Fighters” – “Invincible Pole Fighter” – “The Eight Diagram Pole Fighter” – “Görünmez Savaşçı”)