“Aynı avın peşine düşen iki avcı, sonunda genellikle birbirlerini sırtlarından vururlar”
Her ikisi de ödül için kelle avcılığı yapan iki adamın aynı adamların peşine düşmesi ile yaşananların hikâyesi.
Sergio Leone’nin “Dolar Üçlemesi” (Diğer filmler: “Per un Pugno di Dollari” – “Bir Avuç Dolar” ve “Il Buono, Il Brutto, Il Cattivo” “İyi, Kötü ve Çirkin”) olarak bilinen filmlerinin ikincisi. İtalya, İspanya ve (Batı)Almanya yapımı olan filmin dış çekimleri spagetti western’lerin klasik mekânı olan İspanya’da gerçekleştirilirken, iç çekimler İtalya’daki Cinecitta stüdyolarında yapılmış. Epik havası olan müziklerin yine Ennio Morricone’nin imzasını taşıdığı film bir klasik spagetti western olarak mutlaka izlenmesi gereken bir çalışma. Üçlemedeki diğer iki film ile hikâye olarak bir bağlantısı olmayan çalışma, kimilerince üçlemedeki en “derin” çalışma olarak öne çıkıyor ama üç filmin de sinema tarihinin mutlaka görülmesi gerekir kategorisinde yer aldığı düşünülürse bunun çok da bir önemi yok açıkçası. Leone’ye özgü yakın planların, kamera kullanımı tercihlerinin ve elbette hikâyenin geri dönüşle anlatılan bir olaya bağlanması gibi unsurların doğal olarak yer bulduğu film bir klasik kuşkusuz.
Çok uzaktan yapılan bir çekimle açılıyor film: Ufak bir nokta gibi görünen bir atlıyı izliyoruz ve kameranın durduğu (dolayısı ile bizim de durduğumuz) noktada ıslık çalan ama görmediğimiz bir karakterin varlığını hissediyoruz. Sonra bir silah sesi duyuyor ve uzaktaki atlının düştüğünü görüyoruz. Ardından, barok bir müzik ve silah sesleri eşliğinde karşımıza açılış jeneriği geliyor ve şu ara yazı ile başlıyor hikâye: “Hayatın bir değerinin olmadığı yerlerde, bazen ölüm para ederdi. Ödül avcıları işte bu yüzden ortaya çıktı.” Lee Van Cleef ve Clint Eastwood’un canlandırdığı iki adam ödül avcılığı yaparak geçimlerini sağlıyorlar ve yolları kaçınılmaz olarak kesişiyor aynı hedefin peşine düştükleri zaman. Aralarındaki “çatışma”nın kişisel bir gerilim ve mücadeleye mi yoksa bir işbirliğine mi dönüşeceği sorusunu bir parça çabuk cevaplayan film sonrasında tipik spagetti western çekiciliği ile ilerliyor ve kendisini ilgi ile izletiyor. Hikâyenin kötü adamı olan Gian Maria Volonté’nin -Leone tarafından teatral olmakla eleştirilmesine rağmen- performansı ile öne çıktığı filmde oyuncu, karakterinin sorunlu psikolojik yapısını filmin türünün görkemli/barok gerekliliklerine uygun bir şekilde sergiliyor ve filmin ilgi kaynaklarından biri oluyor kesinlikle. Clint Eastwood üçlemedeki diğer filmlerde olduğu gibi yine “cool” bir tavırla oynuyor ve ağzından eksik olmayan sigarası ve sırtından hiç düşmeyen pançosu ile filmin vazgeçilmez bir öğesi olarak kendisini gösteriyor. Lee Van Cleef diğer iki oyuncunun performansının ortalamasını tercih etmiş sanki ve ne Eastwood kadar “soğuk” ne de Cleef kadar “sıcak” davranıyor ve daha geleneksel bir oyunculukla karakterini başarı ile canlandırıyor. Hikâyenin kötüsü ne kadar iyi olursa film de o kadar iyi olur ilkesi ışığında bakarsak, Volonté’nin karakterinin şeytansı kötülüğünün filmi tek başına bile hayli yukarılara taşıdığını söyleyebiliriz rahatlıkla. Filmde ünlü Alman oyuncu Klaus Kinski’nin de küçük bir rolü olduğunu hatırlatalım bu arada, hikâyenin kötü adamlarından biri olarak. Yine küçük bir rolde olan Joseph Egger’ın son filmi olan çalışma, artık ün kazanmışken ve henüz otuz yaşındayken ölen Peter Lee Lawrence’ın da ilk filmi olarak geçmiş sinema tarihine.
Leone’nin görüntü yönetmeni Massimo Dallamano ile birlikte ürettiği görsellik, üçlemedeki diğer iki filmde olduğu gibi yine doruk noktasında. Evet, üzerinde özenle çalışıldığı ve doğalın dışına çıkıldığı açık kimi sahnelerde ama başarılı bir spagetti western bunlarsız olmaz sonuçta. Tüm o yakın planlar, özellikle kötü karakterlerin yüzlerinden hiç eksilmeyen ter damlaları, gece yarısı yağmur altında kasabanın ıssız caddesinde sigara içerek yürüyen Eastwood’un görüntüsü ve vurulduğunda yere yerleştirilmiş kameranın tam önüne düşen adam gibi sahneler filmin biçimselliğinin bazı örnekleri sadece ve hikâye boyunca pek çok benzerine tanık oluyoruz bunların. Hikâyedeki adı Manco (İspanyolcada tek kollu veya bir kolu sakat gibi bir anlamı olan bu isim karakterin tek kolu ile döğüşür ve içerken, diğer kolu sürekli olarak pançosunun içinde ve silahının üzerinde hazır beklemesinden geliyor) olan Eastwood’un “cool” tavrının yansıdığı vücut dilinden dozunda tutulan zumlara ve kimi sahnelerdeki kurgu ve kamera oyunlarından (örneğin bir sahnede hızlı bir kurgu ile bir Lee van Cleef’in bakışlarını görüyoruz yakın planda bir onun baktığı bir “aranıyor” afişini) müziğin heyecanın ve gerilimin altını vurgulu bir şekilde çizmekten sakınılmamasına kadar beklenen her biçimsel öğe burada ve üstelik yine spagetti western’in bir başka olmazsa olmazı olan hikâyenin kimi karakteristik özellikleri ile: Evet, karakterler yine birbirlerine oyunlar oynuyorlar ve sadece fiziksel güçlerini değil kıvrak zekâlarını da yarıştırıyorlar, bu kez kötü adamın da katılımı ile. Oldukça kısıtlı şekilde olsa da, yozlaşma üzerinden bir sistem eleştirisi de var elbette hikâyede ve kendine özgü bir mizah da yerini almış. Her zaman sağlam değil bu mizah ama Çinli bir adamın iki baş karakterin ters yöndeki emirleri karşısında ne yapacağını şaşırdığı bölümde olduğu gibi eğlendirmeyi başarıyor seyirciyi.
Epik bir düelloyu yuvarlıklığı ile adeta bir ring havası verilerek taşlarla çevrelenmiş bir alanda sahneleyen Leone’nin “operatik” kelimesini hak eden mizanseninin damgasını vurduğu film, bir eleştirmenin dediği gibi gerçekten de “görkemli bir biçimde yağlı, terli, kıllı, kanlı ve şiddet dolu” bir spagetti western ve türünün pek çok klişesini birbiri ardına karşımıza getirmesine rağmen (ya da tam da bu nedenle) görülmesi şart olan bir klasik. Stilize olmanın tüm gereklerini fazlası ile karşılayan çalışma, İtalyan sinemasının Amerika’ya özgü bir türe yaptığı unutulmaz katkının örneklerinden biri olarak sinema tarihindeki yerini almış durumda.
(“For a Few Dollars More” – “Birkaç Dolar İçin”)