“Burada ya zengin olursun ya da öldürülürsün”
Birbirine rakip iki ailenin çekişmesi ve yönetimi altındaki kasabaya gelen bir silahşörün hikâyesi.
İtalyan yönetmen Sergio Leone’nin topluca “Dolar Üçlemesi” olarak adlandırılan filmlerinin ilki. İtalya, İspanya ve Almanya ortak yapımı olarak çekilen film, üçlemenin sonraki filmlerinin de (“Per Qualche Dollaro In Più – Birkaç Dolar İçin” ve “Il Buono, Il Brutto, Il Cattivo – İyi, Kötü ve Çirkin”) kahramanı olan silahşörün hikâyesini anlatırken türünün (spagetti western) özelliklerini başarı ile sergileyen ve bugün bir klasik hatta kült olduğu tartışılamayacak bir çalışma. Ennio Morricone’nin müthiş melodisi, Clint Eastwood ve -her ne kadar Leone oyununu gereğinden fazla teatral bulduğu için tartışmış olsalar da- Gian Maria Volonté’nin oyunları ve sinema tarihindeki yerini kalıcı olarak almış bulunan kimi sahneleri ve kareleri ile mutlaka görülmesi gerekli bir film bu. Sergio Leone’nin üçlemeye damgasını vuran biçimsel çalışması ve onun da aralarında bulunduğu isimler tarafından yazılan senaryonun çekici “basitliği” filmi ilgiye kılan diğer unsurlar.
Her ne kadar “adsız adam” olarak hatırlanıyor olsa da aslında bir adı olan ve burada da bir sahnede adı (Joe) ile çağrılan kahramanımızı canlandıran Clint Eastwood’un kariyerini parlatan bu filmde Eastwood yönetmenin ilk tercihi değilmiş aslında. Henry Fonda, istediği ücret çok olduğu için vazgeçilen James Coburn, “okuduğum en kötü senaryo” diyerek rolü ret eden Charles Bronson, Richard Harrison ve Eric Fleming ondan önceki seçeneklermiş ama rol sonunda Fleming’in önerdiği Eastwood’un olmuş. Sık sık üzerinde gördüğümüz pançosu, çekimler sırasındaki aşırı güneş ve setteki aydınlatmanın neden olduğu ama karakterine kattığı havanın tartışılamayacağı bir şekilde dış sahnelerde gözlerini kısarak bakması ve “cool” (hatta zaman zaman gereğinden fazlası ile cool) oyunu ile filmde hak edilmiş bir şöhrete imza atıyor Eastwood tesadüfler sonucunda kendisine kalan bu rolü ile. Filmin kötü adamlarının içindeki en kötü olan karakteri oynayan Gian Maria Volonté ise Eastwood’un tersine daha gösterişli bir oyun veriyor ve Leone rahatsız olmuş olsa da onun sakin oyununu dengeliyor bu şekilde ve bir spagetti western kötüsü olarak doğru bir tercihte bulunuyor. Volonté’nin tam bir solcu, Eastwood’un ise hayli muhafazakâr görüşlere sahip bir oyuncu olmasının ikilinin sette sıkı bir dostluk kurmasına engel olduğu çekimlerde uluslararası bir kadro yer almış ve Amerikalı, İtalyan, İspanyol, Alman ve Avusturyalı oyuncuların sette yer almasının neden olduğu dil problemi nedeni ile de sessiz çekilmiş film.
Iginio Lardani imzalı ve sadece kırmızı, siyah ve beyaz renklerin kullanıldığı basit bir animasyon ile açılıyor film ve silah ve dörtnala koşan atların seslerinin eşlik ettiği basit çizimler sert bir yalınlık sağlıyor filme daha açılışta ki bu tercih çok doğru olmuş film adına; bu şekilde, yalın ama güçlü bir görselliği olan bir hikâye ile karşı karşıya olacağımızı daha baştan söylüyor bize filmin yaratıcıları. Bir spagetti western olarak da bu sözünün arkasında tüm hikâye boyunca duruyor film ve Leone az sayıda da olsa kullandığı zumları, tuzağa düşürülen Meksikalı askerlerin tek tek vurulduğu bölümde olduğu gibi sahneleri altını çizerek ve uzatarak göstermekten çekinmemesi, gece karanlığında bir evin önünde bekleyen kovboyları gördüğümüz o müthiş fotoğraf karesinde olduğu gibi sahnenin atmosferini seyirciye anında geçirebilen görüntü tercihleri (görüntü yönetmenliğini üstlenen Massimo Dallamano’nun ve Federico G. Larraya’nın) başarısını takdir etmemek mümkün değil), kameranın vurulan bir adamın gözünden çekim yapması veya yaralı Eastwood’un intikam için ayaklandığı sahnede kameranın alttan çekimle onun heybetini yansıtması (evet klasik bir kamera açısı bu ama o sahneye çok yakışıyor kesinlikle) ile filme damgasını vuruyor kesinlikle. Dinamitin neden olduğu dumanın içinden pançosu ile çıkan Eastwood veya finaldeki düello sahnesinde yakın plan çekilen birbirine sertçe bakan gözler gibi spagetti western’in ve elbette Leone’nin alamet-i farikası olan unsurlar da filmin mizansen açısından türünden beklenen öğeleri başarılı bir şekilde karşıladığının örnekleri.
Senaryo orijinal olarak lanse edilse de işin aslı pek öyle değil; İngiliz eleştirmen Christopher Frayling hikâyenin üç kaynaktan esinlendiğini söylüyor: Akira Kurosawa’nın “Yojimbo” filmi (Kurosawa açtığı dava ile Leone’nin filminin kendi filminden esinlendiğini kanıtlayarak filmin gişe gelirlerinden pay almaya hak kazanmış nitekim), on sekizinci yüzyıl İtalyan yazarı Goldoni’nin “Il Servitore di Due Padroni – İki Efendinin Uşağı” adlı tiyatro oyunu ve Kurosawa’nın da esinlendiği söylenen Dashiell Hammett’in “Red Harvest” adlı romanı. Temel olarak tüm bu eserler birbirine rakip iki tarafa birden hizmet eden ve bu arada her ikisini de aldatarak kendi yolunu bulan bir karakteri anlatıyor bize burada olduğu gibi. Oynadığı oyunlar anlaşılana kadar iki tarafı da çok iyi idare eden ve sürekli para kazanan kahramanımızın bu özelliği hikâyeye çok yakışan bir mizah da getiriyor karşımıza ve Eastwood’un sakin oyununu küçük mimiklerle başarılı bir şekilde bozduğu bu anlar filme epey bir keyif katıyor.
Leone’nin besteci Morricone ile ilk kez bir araya geldiği bu film (Leone’nin daha sonraki tüm filmlerinde devam eden bir birlikteliğin başlangıcı olmuş bu) için Morricone’nin yazdığı ve dinler dinlemez kulağa ve dile takılan, ıslıkla çalınan melodisinin büyük keyif kattığı çalışmada “hem hızlı hem zeki” silahşörümüzün birbirine düşürdüğü iki aile aralarında çatışırken altınları aradığı sahnede olduğu gibi paralel kurgu ile yaratılan mizah filmin “eğlenceli” bir havaya da bürünmesini sağlıyor. Yönetmenin sonraki filmlerinde daha da olgunlaşacak olan karakteristik mizansenin daha ham hali ile kendisini gösterdiği çalışmada şiddetin dönemin Amerikan yapımlarındakinden daha açık ve fazla kullanıldığı da dikkat çekiyor. Kimi eleştirmenlerin çok doğru bir tanımlama ile ifade ettiği gibi “kirli” (karakterlerin yüzünde ve yakın planda sık sık gördüğümüz toz, çamur, kan ve terden dolayı) bir film bu ve bir western klasiği olarak kesinlikle görülmeyi hak ediyor ki bu yargı üçlemedeki tüm filmler için geçerli elbette.
(“A Fistful of Dollars” – “Bir Avuç Dolar”)