Tarihçi Halil İnalcık’ın Osmanlı İmparatorluğu’nun klâsik çağını (1300 ile 1600 arasını) ele alan bu kitabı temel olarak imparatorluğun kurumları ve toplumsal yapılanmaları üzerinden yapıyor incelemesini. İlk kez 1973 yılında İngilizce olarak yayımlanan eser Türkçeye ancak 2003 yılında çevrilmiş ilk kez; üstelik aradaki bu otuz yıl boyunca Türkçe dışında başka dillerde yayımlanma olanağı bulmuş bu eser. Yaklaşık 200 sayfalık bir kitapta koca bir imparatorluğun kurumlarını ele alabilmek ve tümünü doyurucu bir biçimde okuyucuya aktarabilmek oldukça zor bir iş ama İnalcık bunu kesinlikle başarmış ve ortaya keyifle okunan iyi bir başvuru kitabı çıkarmış.
İnalcık’ın kelimenin tam anlamı ile bir bilim adamı olduğunun en önemli kanıtlarından biri olsa gerek bu kitap. Neo-Osmanlı peşinde koşanlar ile imparatorluğu toptan ret edenlerin arasındaki o geniş mesafede duran ve konusunu kesinlikle objektif bir bakış açısı ile ele alan İnalcık, bu yaklaşımı ile bir bilim adamı olmanın ne demek olduğunu hatırlatıyor tüm sayfalar boyunca. Giriş yazısını “… 1590’lar, Osmanlı tarihindeki temel ayrım çizgisini belirler. Ortadoğu devletine özgü kurumları Osmanlıların nasıl uyarladıklarını vurgulayan bu kitap, ilk dönemi ve bu kurumların yeni Avrupa karşısında nasıl dağıldığını betimliyor.” cümleleri ile bitiren İnalcık kitabın sonuna eklediği zengin eklerle de eserini zenginleştirmiş. İmparatorluğu yönetenlerin soyağacının yanı sıra, uzun bir Osmanlı Tarihi Kronolojisi de var bu eklerin arasında. Kitabın kapsam alanındaki çağın aksine daha geniş bir dönemi (1261 ile 1924 arasını) kapsayan bu kronoloji kendi başına bile değerli olan, hızlı bir Osmanlı tarihi özeti olarak değerlendirilebilecek bir şekilde hazırlanmış. Bir de sözlük var bu eklerin arasında: Kitap boyunca kullanılan, Osmanlı kurumlarını ve yönetimini tanımlayan ve niteleyen kavramları açıklamış bu ekte İnalcık ve kelimelerin hangi dilden Türkçeye geçtiğini de belirtmiş. Ağırlıklar ve Ölçüler ekinde ise özellikle Osmanlı ekonomik yaşamının anlatıldığı bölümde adı geçen ölçü birimleri tek tek ve detaylı şekilde açıklanmış okuyucuya. Bununla da yetinmemiş İnalcık ve ölçü birimlerinin İmparatorluğun farklı bölgelerindeki karşılıklarını da birer birer vermiş. Böylece örneğin “kantar”ın Osmanlı standartlarına göre 44 okka (56.449 kg) olduğunu ama 19. yüzyılda Halep’teki karşılığının 250 okka (320.726 kg) olduğunu, Cenova’da ise 47.600 kg’a denk geldiğini öğreniyoruz. Son ek ise Kaynakça bölümü ki sadece bu bölümün uzun kaynak listesi bile İnalcık’ın nasıl derin ve farklı bir literatür üzerinde çalıştığını gösteriyor bize ve kitabın değerini artırdığı gibi, listenin kaynakların kapsamına ve türüne göre gruplanması (Genel Tarihler; Kaynakçalar; Süreli Yayınlar, Ansiklopediler, Sözlükler; Osmanlı Belgeleri ve Belge Koleksiyonları; Batı Gezgin Gözlemcilerinin Betimlemeleri; Osmanlı Vekayinâmeleri; Osmanlı Tarihinin Dönemleri (Siyasi Tarih); Osmanlı Hukuk ve Maliyesi; Osmanlı Sarayı ve Merkezi Yönetimi; Nüfus, Şehirler ve Yollar; Ticaret ve Ekonomi; Kültür) özellikle meraklı ve yeni okumalar için heyecanlanan okuyuculara büyük bir kolaylık sağlıyor.
2016 yılında hayatını kaybeden Halil İnalcık sosyal bilimler alanında sadece bizde değil, tüm dünyada en saygın isimlerden biriydi. İsmine yakışan ve çevirisini Ruşen Sezer’in yaptığı bu kitabında da Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş ve en görkemli yıllarını sadece akademik dilin soğukluğundan değil, popüler dilin yüzeyselliğinden de uzak bir şekilde anlatıyor. Dört ana bölümde oluşturmuş kitabı İnalcık: “Osmanlı İmparatorluğu Tarihine Genel Bir Bakış: 1300 – 1600”, “Devlet”, “Ekonomik ve Toplumsal Yaşam” ve “Osmanlı İmparatorluğu’nda Din ve Kültür”. Bu bölümlerin ilki daha çok bir politik tarih biçiminde oluşturulurken sonraki bölümlerde kurumlara ve toplumsal yaşama eğiliyor İnalcık. Bunu yaparken de hızla büyüyen devletin gelişmesini olumlu veya olumsuz yönde etkileyen iç ve dış politik gelişmeleri de tarafsız bir bakışla ele alıyor ve çok önemli birkaç saptamada bulunuyor: Adalet temeli üzerinden yükselen devletin gerileme ve çöküşünün de bu temel üzerinden olduğu, Osmanlı İmparatorluğu’nun fetihlerle genişledikçe, “yönetilemeyecek kadar büyük” hale gelmeye başladığı ve devletin/ toplumun mekanizmalarının yetersizleşerek yozlaşma yoluna girdiğini ve imparatorluğu oluşturan kurumların, mekanizmaların ve geleneklerin kendisinden önce Anadolu ve Ortadoğu’da kurulmuş olan devletlerden beslendiği.
İçeriğine uygun olarak seçilmiş resimlerle zenginleştirilen kitap dünya tarihinde sadece büyüklüğü ile değil, bıraktığı izlerle de önemli bir yeri olan bir devleti hakkı ile ele alan ve yeni okumalar için heves uyandıran bir çalışma.
(“The Ottoman Empire: The Classical Age 1300 – 1600”)