“Hepimiz Tanrı’nın eseriyiz, bazılarımız daha da kötü”
İngiliz Özgür Sinema akımının temsilcilerinden Tony Richardson’dan bir Henry Fielding uyarlaması. 1740’larda geçen film, dönemin İngiltere kırsalında yetişen ve Londra’ya gitmek zorunda kalan bir genç erkeğin hikâyesi.
Sessiz film formatında ve konuşmalar yerine ara yazılar ile başlayan film, bu hınzır başlangıcı tüm film boyunca sürdürüyor. Uçarı ve esprili bir tempo, zaman zaman hızlanan kurgu, hareketli bir kamera ve İngiliz oyuncu geleneğinin en başarılı örneklerinin keyif alarak ve vererek sürükledikleri bir film. Yönetmen görüntüyü durdurmaktan, oyuncular zaman zaman kameraya bakmaktan ve hatta konuşmaktan çekinmiyor ve kendinizi bir tiyatroda ve sürekli kahkaha atan kalabalık bir seyirci topluluğu ile birlikte bir vodvil izlermiş gibi hissetmenizi sağlıyor. Özellikle handa geçen “suç üstü yakalama” sahnesinde bu vodvil duygusu zirvesine ulaşıyor. “Erotik” yemek sahnesi sessiz sinemanın bir zamanlar neler başardığını da hatırlatıyor bize.
Din ile, iki yüzlü ahlâk anlayışı ile, servet edinme üzerine oynanan oyunlar ile çekinmeden dalgasını geçen film sık sık devreye giren ve zekice yazılmış sözler (“Kalbimi çalarsanız bedenim de onu takip edecektir”, “Tom için herhangi bir kadın hiçbir kadından daha iyiydi” vs.) ile olayları açıklayan bir anlatıcıyı da başarı ile kullanıyor.
Filme adını veren karakteri oynayan Albert Finney 60’larda oynadığı diğer Özgür Sinema örneklerinde olduğu gibi çok başarılı ve diğer tüm oyuncular da başta Hugh Griffith olmak üzere filmin bu alandaki başarı çıtasını çok yukarılara taşıyorlar.
Sansürle çok uğraşmış bir isim olan yönetmen Tony Richardson filmde sık sık bu kurum ile de dalgasını geçiyor ve bunu da tüm bu komedinin parçası yapıyor.
Başta Oscar olmak üzere ödüllere boğulmuş bir film bu (ki özellikle en iyi film ödülünü de almış olması Oscar standartları açısından ilginç) ve bugün bakıldığında bir parça eskimiş durabilir belki ama özellikle anlatımının 60’larda çok yenilikçi olduğunu unutmamalı.