Kings – Tom Collins (2007)

“Ne orada ne de burada evimizde değiliz”

Arkadaşlarının cenazesi için buluşan beş İrlandalı göçmenin yaşadıkları yüzleşmelerin hikâyesi.

1977 yılında yoksulluk ve işsizlik nedeni ile İngiltere’ye göç eden altı arkadaşın otuz yıl sonra içlerinden birinin cenazesi için bir araya gelmelerini anlatan film bir tiyatro oyunundan uyarlanan ve zaman zaman bunu hissettiren, eli yüzü düzgün bir anlatıma sahip ve mutsuz ve kaybetmiş görünen karakterleri ile yenilmişlik duygusunun ağır bastığı bir çalışma.

Hayatta kalabilmek adına vatanlarını terkedip başka bir ülkeye yerleşen ve bir süre sonra ne terk ettikleri ne de yerleştikleri yerde kendilerini evinde hisseden karakterlerin daha çok kişisel hikâyelerine odaklanan film bu göçün ardındaki toplumsal olgulara çok az değiniyor ve sosyal veya siyasi değinmeler de filmde kısıtlı diyaloglar içinde geçiyor sadece. Kişisel dramlar ağır basıyor olsa da göç etmenin ve başka bir yerde birinci sınıf olamamanın sıkıntılarını hissettiriyor film seyirciye. 1977’de yola çıkan ve hep birbirlerini destekleme sözü veren umut dolu altı gençten oluşan grubun zamanla nasıl dağılıp gittiğini, nasıl kişisel korku ve önceliklerin bu sarsılmaz görünen dostluğun önüne geçtiğini acı bir dille aktaran film karakterlerinin kaybettikleri arkadaşlarının trajik tercihinde kendi çaresizliklerinin de payı olduğunu keşfetmelerini anlatıyor film boyunca. Kalmak ve dönmek arasında sıkışıp kalmış, göç ettikleri İngiltere’de inşaatlarda çalışırken kendi elleri ile Londra’yı inşa etmiş ama orada her zaman “İrlandalı” muamelesi görmekten de kurtulamamış bu karakterlerin tek sığınağı nerede ise içki gibi görünüyor. Film dışlanmışlıklarını barlardan atılmaları veya sokakta yatarken polis tarafından kovulmaları gibi sahneler ile sık sık vurguluyor.

Uzun süre sonra bir araya gelen karakterlerin hikâyelerinin doğal gidiş yönü yüzleşmedir elbette ve bu filmde de kahramanlarımız hem kaybettikleri arkadaşları, hem birbirleri ile olan ilişkileri hem de aralarından kendisini kurtarmayı ve zengin olmayı becermiş tek kişi üzerinden ihanet, tutulmayan sözler ve gençliğin sönüp giden güzelliği ile yüzleşiyorlar. Böyle bir yüzleşme elbette hiçbir şey değiştirmeyecek ve herkes kendi hayatına geri dönecektir. Film bu karakterler arasında bir taraf tutmadan ilerliyor gibi görünse de aralarındaki tek zengin karakterin vicdan azabını, her ne kadar parası ile ufak bir jest yaptığını gösterse de, daha çok vurguluyor. Birlikteyken İrlanda dilinde konuşma kararlarına rağmen sık sık İngilizceye kayan ve sonuçta kendisine emanet edilen bir arkadaşını bırakıp giden kişidir o.

Diyalogların doğal olarak ağır bastığı film geçmişin kısa süreli görüntülerinde genellikle yavaşlatılmış çekimler ve grenli görüntüler kullanarak bugünün görüntüleri ile görsel bir kontrast yaratıyor ve o günlerin umudu ile bugün gelinen noktanın birbirlerine ne kadar uzak düştüğünü görsel olarak da aktarmayı başarıyor. Karakterlerin tümünün alkolün eline düşmüş göründüğü filmdeki beş oyuncu tam bir takım çalışması ile rollerinin hakkını vermeyi başarıyorlar.

Sonuç olarak diyalogların ve hikâyenin diğer öğelerden daha öne çıktığı bu film yoksulluğun altını en azından hikâyenin sonunda gelinen noktayı anlatırken çizen ve bireylerin hayatını nasıl savurabileceğini gösteren dürüst yaklaşımı ile önemli bir film. Özellikle bar bölümü ile tiyatro havasını yeterince atamamış İrlandalı klişelerini biraz fazla kullanmış olsa da sinemanın gerçek hayatlara döndüğü ve sayısı gittikçe azalan filmlerden biri olarak ilgiyi hak ediyor.

(“Krallar”)

(Visited 70 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir