The Informant! – Steven Soderbergh (2009)

“Çoğu kimse bizim adımızı duymamıştır ama yedikleri her öğünde bizim parmağımız var”

Rakipleri ile anlaşarak fiyatları kendi lehlerine olacak şekilde ayarlayan bir firmada çalışan bir yöneticinin FBI için muhbirlik yapmaya başlaması ile gelişen olayların hikâyesi.

Hayvanların beslenmesinde kullanılan ve hayvansal gıdalar aracılığı ile insanların da tükettiği lizin adlı katkı maddesini üreten bir firmanın karıştığı ve 90’lı yıllarda gerçekleşen olayın dayandığı bir romandan uyarlanan film Matt Damon’ın film için aldığı özel kilolarla oldukça değişen fiziği ile öne çıktığı, esprili, tempolu ve keyifli bir çalışma.

Hikâyenin ikinci yarısından itibaren kahramanımızı “gerçekten” tanımaya başlamamız ile seyircisini şaşırtan film bu noktanın öncesinde ve sonrasında iki farklı tarzda ilerliyor. İlk bölüm iyi karakterli bir tedirgin adamın muhbirlik hikâyesi gibi gelişirken ikinci bölüm sürekli şaşırtmayı hedefleyen hikâyesi ile komedi yanı ve çarpıcılığı asır basan bir hava kazanıyor ve filmin çekiciliği de artıyor. Damon’ın çok başarılı oyunu film boyunca gözlerin onun üzerinde olmasını sağlıyor ve bu da hikâyenin daha yüksek bir ilgi düzeyinde takibine imkân veriyor. Damon’ın ilginç vücut dili ve konuşma biçimi ile etrafındaki tüm karakterleri ve belki de kendisini ve bu arada elbette bizi sürekli yanıltması ve bir anlamda da “aldatması” filmin en eğlenceli bölümleri şüphesiz. Burada senaryoya getirilebilecek en temel eleştiri dünya üzerinde milyonlarca insanın ürünleri daha pahalıya tüketmesine neden olan bir skandalın kendisinin nerede ise ikinci planda kalıp olayın içindeki bir bireyin, evet hayli ilginç olan, hikâyesine odaklanılması. Zaman zaman filmde hikâyedeki büyük resime de değiniliyor gibi oluyor ama tüm bunlar filmin odaklanmayı seçtiği hikâyenin komedi ve çarpıcı yönünü artırmaya hizmet ediyorlar daha çok. Yine de asıl hikâyenin ayrı bir film konusu olduğunu düşünerek, “The Informant” filmini kendi başına değerlendirmek daha adil bir yol olur.

Kimse ile konuşmaması talimatı verilen kahramanımızın bu konudaki beceriksizliğinin ortaya çıkması veya alınan rüşvet tutarının sürekli yükselerek bir türlü netleşmemesi gibi hayli komik ve eğlenceli sahnelere sahip olan film Soderbergh’in filmografisi içinde daha çok “Ocean’s” serisine yakın duran yapısı ile küçük ve yeterince eğlenceli bir çalışma. Bahsettiğim bu seriye göre ciddi bir artısı da var üstelik; cilası çok daha az, gösterişten kaçınılmış ve tüm o büyük laflardan uzak bir film bu. Kendisini ilgiyi hiç kaybettirmeden seyrettiren bir filme ve Matt Damon’ın çarpıcı oyununa kayıtsız kalmanın bir anlamı yok şüphesiz. Kendisini sadece başkalarına değil ve hatta ondan çok daha önce asıl kendisine farklı göstermeye çalışan bir adamın binlerce yalanla örülü hikâyesi eğlendirmesinin yanında hüzünlendirebilir de üstelik. Film boyunca Damon’ın canlandırdığı adamın iç sesi ile bize yansıyan günlük hayattan tespitleri de atlanmamalı.

(“İspiyoncu”)

(Visited 238 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir