Marti, După Crăciun – Radu Muntean (2010)

“Hayır, çocuğa boşanacağımızı birlikte söylemeyeceğiz. O kadınla birlikte yatmadık”

Noel arifesinde karısı ve aşık olduğu kadın arasında kalan bir adamın hikâyesi.

Romanya sinemasının yeni dalgasından önemli bir ismin, Radu Muntean’ın şimdilik son uzun metrajlı filmi. Tıpkı bir önceki filmi olan “Boogie” adlı çalışmasında olduğu gibi yönetmen yine sıradan görünen ve aslında öyle de olan bir konuyu yine sıradan karakterler ile ele alıyor ve hemen hepsi kesintisiz tek çekimle gerçekleştirilen sahnelerde ve kamerayı pek de hareket ettirmeden mükemmel diyaloglar ile hikâyesini anlatıyor. Buradaki mükemmelliğin kaynağı sadece diyalogların üzerinde titizlikle çalışılmış olması değil; Muntean’ın da yazımına katıldığı senaryodaki diyaloglar kendinizi sıradan insanların hayatını röntgenlerken ve onlara kulak misafiri olmuşken yakalandığınız izlenimine kaptıracağınız kadar gerçekçi. Sonuç tıpkı “Boogie” filminde olduğu gibi doğal, iç burkucu ve kesinlikle çok etkileyici.

Oyuncuların çekimden önce epey provasını yapmış göründüğü uzun çekimler bu sıradan melodrama çarpıcı (ve bu tür filmlere alışık olmayan seyirci için belki sıkıcı) bir hava katmış. Başroldeki üç oyuncu, adamı canlandıran ve Hagi’ye benzerliği ile dikkat çeken Mimi Brănescu, karısını canlandıran Mirela Oprişor ve sevgilisini canlandıran Maria Popistașu tam bir takım oyunu veriyor ve adeta bir oda tiyatrosu havasındaki filmde hikâye boyunca döktürüyorlar. Bu oyuncuların performansı için başarılı vb. kelimeler bir süre sonra anlamsız kalıyor çünkü seyrettiğinizin bir film değil, gizlice kameraya alınmış bir gerçek hayat görüntüsü olduğunu düşünmekten alıkoyamıyorsunuz kendinizi. Örneğin dişçide geçen ve tarafların ikisinin (adam ve sevgilisi olan dişçi) bildiği, diğerinin (adamın karısının) bilmediği bir durumun karakterlerin vücut diline ve konuşmalarına yansıdığı sahne doğallığı ile dört dörtlük. Adamın karısına itirafta bulunduğu sahne ise birdenbireliği ve yalınlığı ile nerede ise şok edici. Sinema tarihinin en basit ve en etkileyici itiraf sahnelerinden biri yönetmenin bize sunduğu. Minimalist bu film tam da bu basitliği ve gerçekçiliği nedeni ile karakterlerini tüm çıplaklığı ile getirebiliyor karşımıza. Açılıştaki adam ve sevgilisinin yataktaki sohbet sahnesinden bir sonraki sahneye, adam ve karısının Noel alışverişi sahnesine, geçiş herhangi bir süsleme olmadan, öylesine oluveriyor ve bu iki sahne bize hem karakterleri hem de hikâyenin o anda gelmiş olduğu noktayı etkileyici bir biçimde özetleyiveriyor. Tek bir cümlenin bile yapay durmadığı, benzer hayatları süren herkesin korkutucu bir tanışıklık duygusu ile seyredeceği bu sahneler, Muntean’ın filmini böylesine sıradan ve farklı kılabilen.

Üç başrol oyuncusu da mükemmel oynuyor ama Mimi Brănescu’nun bir adım öne çıktığını da söylemek gerek. Adamın filmin başından sonuna gittikçe artan tedirginliğinin ve mutsuzluğunun altını ince çizgiler ile çok iyi çiziyor ve adeta iki kadın oyuncunun mükemmel paslarını aynı güzellikte bir gole çeviren başarılı bir golcü gibi oynuyor. Senaryo tıpkı “Boogie” filminde olduğu gibi burada da adamın tarafında görünüyor. Bu tarafında olma durumu bir taraf tutmak anlamında değil; film onun durumunu odağına alıyor ve tüm sahnelerde ona yer vererek olan biteni onun gözlerinden aktarıyor adeta ve bunu yaparken de seyirciyi belli bir duyguya veya tepkiye yönlendirmiyor ve taraf tutmaya zorlamıyor. Gerçekçiliği ve melodramı ile, evet ikisinin aynı anda var olabilmesi mümkünmüş, seyredeni nefessiz bırakacak finali için de görülmesi gerekli bir film karşımızdaki. Muntean’ın bundan sonraki filmleri de bu havada mı olur ve eğer öyle olursa aynı etkileyiciliği taşır mı bilemiyorum ama sinemanın saf olabildiği bu nadir örneklere kişisel olarak hiçbir itirazım yok. Basit ve güzel bir film.

(“Tuesday After Christmas” – “Noel’den Sonraki Salı”)

(Visited 268 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir