“Bir canavar, çocuklarını ölesiye seviyor olsa da, yine de bir canavardır”
Ağır hasta ve Nobel ödüllü bir psikiyatrist olan babanın doğum günü için bir araya gelen bir ailenin sırlarının ortaya dökülmesinin hikâyesi.
Michael Z. Wechsler’ın yazdığı ve yönettiği bir Amerikan yapımı. Tekinsiz bir atmosfer yaratmaya soyunan ve “bir araya gelen ailede sırlar ortaya dökülür” temalı filmlerden bu atmosferi ile farklılaşmaya çalışan film bunu her zaman başaramasa da ilgi çekmeyi beceriyor. Çoğunlukla bir evin içinde geçen ve bol diyaloglu havası ile, oyuncularının performansına dayalı o “küçük” filmlerden biri olarak da nitelendirilebilecek olan çalışma, bir babanın kendi doğruları/inançları doğrultusunda çocuklarını koruma ve yardımcı olma çabası ve ebeveyn olmak üzerine düşündürdükleri ile de ilgi çekebilir.
Karlı bir kış gününde, ebeveynlerinin evinde, babalarının doğum günü için toplanan dört kardeş. Nobel ödüllü ünlü bir psikiyatrist olan baba (Judd Hircsh), ona bağlı bir anne (Caroline Lagerfert) ve onların biri biyolojik, diğerleri evlat edinilmiş dört çocukları: Ailenin en büyük çocuğu olan ve meslek olarak babasının izinden giden Leonard (Joseph Lyle Taylor), korku romanları yazan ve psikolojik sorunları olan Tommy (Ryan O’Nan), onun biyolojik kız kardeşi olan ve fotoğrafçılık yapan Julie (Jaime Ray Newman), kemancı Harry (C.S. Lee). İşte bu bireylerden oluşan aile, Tommy’nin kurtulamadığı ve anlamını sürekli sorguladığı kâbusların yarattığı gerilimle tetiklenen ve sonunda tüm sırların ortaya döküldüğü saatler geçiriyorlar birlikte. Yönetmen/senarist Michael Z. Wechsler benzer temalı aile filmleri ile psikolojik gerilimi harmanlamayı denemiş bu filmde ve gerçeğin ne olduğunu merak konusunda da çoğunlukla seyirciyi elinde tutmayı başarmış. Hikâye boyunca Tommy’nin soruları ve bu soruların hem kaynağı hem de cevapsız kalmaları sonucu nedeni olan bunalımları, gerçeğin ne olduğunu ortaya çıkarırken, birlikte bir ömür geçiren bireyler arasında bile ne denli büyük sırların olabileceğine de tanıklık ediyoruz. Wechsler’in senaryosu bu temelde altı (ve sonradan eklenen “asker” ile yedi) karakter arasındaki gerilimi ve ilişkileri kimi zaman kuvvetli kimi zaman zayıf bir biçimde işliyor açıkçası. Harry ve Julie karakterleri onca sahnelerine rağmen örneğin, hep birer gölge olarak kalıyor ve Harry karakteri adeta filme zoraki yedirilmiş gibi duruyor. Hani filmden tamamı ile çıkarılsa, olumlu/olumsuz bir değişiklik olmayacakmış bile denebilir. Büyük oğulun diğer kardeşlere karşı hissettiği kıskançlık ise havada hep asılı duran gerilimin kaynağı olarak iyi akıl edilmiş ve tasarlanmış ama sonlarda bu derece net dile dökülmesi fazla “tiyatrovari” bir sonuç vermiş.
CIA, soğuk savaş, komünizm ile mücadele ve zihin kontrol deneylerini de içine alarak ilerleyen ve Edmund Choi’nin müziğinden de sağlam bir destek alan hikâyenin sıradan bir aile içi yüzleşmenin ötesine geçmesi filmi ilgiye değer kılan unsurlardan biri. Belki çok etkileyici olamıyor bir türlü ama yine de ebeveynlerin konumları, toplumsal statüleri ve (bu hikâye özelinde) meslekleri ne olursa olsun, çocuklarını sevmek ve onlar için en iyisini yapmak için nasıl didindiklerini ve başarısız olduklarında yaşanabilecekleri hatırlatması da özellikle ebeveynlerin ilgisini çekebilir filme. Seven bir baba “canavar” olabilir mi, hayli ilginç bir soru örneğin ve babanın filmde söylediği gibi “ailesinde başarısız olan hayatta da başarısız” mıdır üzerine düşünme fırsatı da sağlıyor film. Kişisel olarak, itirafların hep o son ana (burada babanın kanserden ölmek üzere olduğu ana) bırakılmasının trajik etkisini de hissettim filmde ki gerçek hayatta da hayli önemli bir husus olsa gerek bu.
Tüm oyuncularının iyi bir takım oyunu sergilediği, gerçeğin aslında ne olduğu konusunda genel olarak gizemini koruyabildiği ve karanlık bir atmosferin kurulabildiği film ilgiyi ve ABD’nin günahlarına değinmeleri ile de takdiri hak ediyor. Babanın iyi niyetle yaptıklarının bedelini ödeyen çocuklar ve devletlerin “iyi niyetlerle” yaptıklarının bedelini ödeyen vatandaşları özdeşleştiren içeriği ile de önemli olabilecek bir çalışma bu.
(“Altered Minds” – “Kırmızı Robin”)