Uzun Bir Gece – Süreyya Duru (1986)

uzun-bir-gece“Zekeriya usta öldürür beni. Boşar. Sokakta kalırım. Ne olur benim halim? Seninle adım çıktıktan sonra köye adım atamam”

Kocasını terk ederek küçüklüğünden beri aşık olduğu adamla kaçan bir genç kadının hikâyesi.

Senaryosunu Necati Cumalı’nın bir öyküsünden yola çıkarak Macit Koper’in yazdığı ve Süreyya Duru’nun yönettiği bir film. Köy/kasaba ortamında kadın, cinsellik ve toplum baskısı üzerine pek çok eseri olan Cumalı’nın bu hikâyesi de benzer temalar içerirken, yönetmen Duru yazarın dünyasını kimi ciddi aksaklıklara rağmen sinema perdesine taşımayı başarmış görünüyor. Yalın bir anlatım ve kimi üslup denemeleri ile bir yarım başarı olarak görünen film sinemamızın krizde olduğu yıllardan bugüne gelebilen yapımlardan biri olarak ilgi görmeyi hak ediyor.

Evli bir erkeğe daha küçük bir kızken aşık olan ve bu durumu fark eden annesi tarafından kendisinden büyük bir erkekle evlendirilen genç bir kadının aşkını unutamamasının hikâyesi temel olarak filmin anlattığı. Cahit Berkay’ın etkileyici ama sinemamızın hastalığına uygun olarak yine fazlası ile kullanılan müziği ile anlatılan hikâyede Duru son dönem filmlerinde olduğu gibi yine eli yüzü düzgün ve sinemasına özenilmiş bir dil kullanmaya çalışmış. Pek çok -kimi sinemamızın koşullarının dayattığı- kusuruna rağmen “temiz” sinema dili filmi ilgi çekici kılıyor özellikle. Yeşilçam’ın altını çizen, vurgulayan dilinden uzak durmuş Duru ve ortaya sade bir film çıkarmış. Bu sadelik şaşırtıcı yalınlığı olan bir performans veren Hülya Avşar’ın oyununa da yansımış ve kariyeri boyunca “doğal yeteneği”nin üzerine pek de bir şey koymayan oyuncu için başarılı olarak tanımlanabilecek bir oyunculuk çıkmış ortaya. Avşar’ın karşısındaki oyunculardan, kocasını oynayan Yaman Okay da bu sadeliğe katkı sağlıyor her zamanki dokunaklı oyunculuğu ile. Buna karşılık Aytaç Arman, diğer iki oyuncunun performansı ile kıyaslandığında daha dışa dönük performansı ile bir parça ayrıksı duruyor belki ama beden dilini ustalıkla da kullanıyor açıkçası.

Kısıtlı koşullarla çekilmiş anlaşılan film ve pek çok sahnesinde de bunun izlerini görüyoruz. Dış çekimlerde “kameraya bakan halk” görüntülerinden sağanak yağmurda oyuncular koşuştururken etraftakilerin gezintiye çıkmış gibi yürüyüşlerine pek çok örneği var bu durumun. Bunlara takılmadan izlemek gerekiyor filmi doğal olarak; aksi takdirde kendinizi hikâyeye kaptırmanız pek mümkün değil çünkü. Cumalı’nın kadına ve onun cinsel kimliği üzerine göndermeleri filmde yerini almış ve eseri farklı ve ilgiye lâyık kılanlardan biri de bu. Avşar’ın kadın karakteri gerek genç adamla olan ilişkisinde ve gerekse daha önemli olarak finaldeki tercihi ile bireysel özgürlüğünü ve tercihini içinde bulunduğu zorlu koşullara rağmen savunuyor ve belirsiz bir geleceğe ilerlerken de karşısına çıkacak risklerin farkına vararak atıyor adımlarını. Hikâyeyi ilgiye değer kılan bir yanı da kadının erkeğe kıyasla daha güçlü bir karakter olarak sergilenmesi. Fiziksel baskıya maruz kaldıkları bir sahnede erkeğin korkması ve durumdan kurtulmak için gerekirse kadını “feda etmeye” eğilim göstermesi, buna karşılık kadının inisiyatifi alarak direnmesi hayli ilginç sinemamız için. Bir başka ifade ile söylersek, finalin de bir örneği olduğu şekilde, kadın erkeklere sığınmıyor ve kurtuluşu onlarda aramıyor; aksine özgürlüğünü onlara karşı da savunarak hikâyeye yön veren kişi oluyor.

Hülya Avşar’ın “edepli bir erotizm”e de olanak sağladığı (soyunurken bizim için değil yanındaki erkek için soyunduğunu vurgulayan kamera kullanımı bu “edep” kelimesinin kullanımını haklı kılan) film neyse ki tümünü müzik ile doldurmadığı sessiz sahneleri ile de dikkat çekiyor. Bu sahneler mizansenin ve oyunculukların sadeliği ile göz dolduruyor. Bir başka olumlu nokta olarak, hikâyenin ne kadını ne de erkeği mutlak doğru karakterler olarak göstermesini söylemek mümkün. Hikâyenin asıl “kahraman”ı kadın da kusurları, hırsları ve yalanları ile birlikte sergileniyor bize ki bu da filmin gerçekçiliğine katkı sağlıyor. Duru’nun yeterince sağlam ve olgun görünmeyen ve el yordamı ile erişilmiş görünen ama yine de filme kesinlikle stilize bir görünüm kazandıran sinema dili ile de dikkat çeken yapıt problemlerine rağmen ilgiyi hak eden bir çalışma özetle.

(Visited 3.556 times, 37 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir