Ankhon Dekhi – Rajat Kapoor (2013)

“Bugünden itibaren kendim görmediğim şeylere inanmayı reddeceğim. Şu andan itibaren her şeyi sorgulayacağım. Her şeyi yeniden göreceğim, duyacağım, tekrar bileceğim ve kendi gözlerimle yeniden değerlendireceğim. Yaşamadığım hiçbir şeyi konuşmayacağım, öğrendiğim yanlışları ve yanlış öğrendiklerimi tamamen unutacağım, tekrar öğreneceğim”

Yaşadığı bir olaydan sonra, artık sadece kendi gözleri ile gördüklerine ve kendisinin tecrübe ettiklerine inanmaya karar veren ellili yaşlarında bir adamın hikâyesi.

Rajat Kapoor’un senaryosunu yazdığı ve yönetmenliğini yaptığı bir Hint yapımı. Hindistan sinema sektörünün önemli ödüllerinden biri olan Filmfare’de eleştirmenler tarafından en iyi film seçilen yapıt felsefî bir meseleden yola çıkan ama hikâye ilerledikçe bu yolda bir parça kaybolan ve odağını yitiren ilginç bir çalışma. Hint sineması denince akıllarına sadece bol şarkılı ve danslı Bollywood filmleri gelenleri şaşırtacak sakinlikte, Sanjay Mishra’nın sade oyunculuğu ile dikkat çektiği ve, hikâyesi ve karakterlerinin sıcaklığı ve doğallığı ile dikkat çektiği yapıt Hindistan’dan farklı bir sinema eseri görmek isteyenlerin ilgisini özellikle çekebilir.

Yeni Hint Sineması adı ile de bilinen ve Hint sinemasının müzikli, şarkılı ve hafif konulu anaakım sinemasına alternatif olarak ortaya çıkan Paralel Sinema akımı 1950’lerde başlamış ve 1990’lı yılların başlarına kadar etkisini sürdürmüştü. 1990 sonlarında tekrar canlanan bu akımın günümüzdeki temsilcilerinden biri Rajat Kapoor. Onun “Ankhon Dekhi” adlı yapıtı, komedisi de olmakla birlikte Paralel Sinema’nın özelliklerine uygun olarak, bir meseleyi ve karakterinin kararı üzerinden ilerleyen sembolik bir anlatımı benimseyerek anlatıyor hikâyesini. Kapoor’un hocası olarak gördüğü iki Hintli sinemacıya, Mani Kaul ve Kumar Shahani’ye ve annesine ithaf ettiği film aynı çatı altında yaşayan iki erkek kardeşin ailelerinden oluşan geniş bir ailenin en büyüğü olan Bauji’nin (Sanjay Mishra) artık sadece kendi gözleri ile gördüklerine inanma kararı vermesi ile gelişen, kısmen de komik gelişmeleri getiriyor karşımıza.

Filmin yönetmeni Kapoor’un, Bauji’nin kardeşi olan Chacha’yı da canlandırdığı film hikâyenin kahramanının verdiği karar üzerinden çekici bir başlangıç yapıyor. Kızının sevgilisi olan adamla ilgili kendisine söylenenler nedeni ile harekete geçen Bauji kızının peşini bırakması için yanına birkaç kişiyi de alıp tehdit ediyor onu. Ne var ki bir süre sonra tanık oldukları onun, neden başkalarının sözü ile hareket ettiğini sormasına neden oluyor kendisine. Önemli ama o kadar da travmatik olmayan, en azından geri alınmayacak bir kalıcılık taşımayan bir yanlış eylemin sonrasında alınan radikal kararın bir parça zorlama göründüğünü kabul etmek gerekiyor. Yola çıkışın nedenindeki zayıflığın yanında, yolculuk ilerledikçe hikâye aile komedisine de uzanan farklı havalara kapılıyor ve odağını kaybediyor. “Sadece bildiklerin ve yaşadıkların gerçektir, değil mi? Hayat budur, gerçek budur… Başkalarının söylediklerine inanma, benim bile söylediklerime inanma; çünkü bu benim doğrum, sen kendi doğrularını bulmalısın” diyor aile bireylerine Bauji ama başlangıçta hiçbiri ciddiye almıyor ve gülerek karşılıyorlar bu yeni söylemi. Aynı düşünce kapsamında dua etmeyi de bırakıyor adam; çünkü doğrulayamayacağı gerçeği kabul etmeme kararını vermiştir ve dua etmek için önce Tanrı’yı görmesi gerekmektedir. Bir seyahat firmasındaki işini de bırakır bu yüzden; sonuçta kendisinin hiç görmediği Amsterdam’ı nasıl pazarlayabilir ki?

Böyle başlıyor öykü ve sonra savrulmaya başlıyor. İki erkek kardeş arasındaki anlaşmazlıktan kumar alışkanlığı olan oğlana, sokakta üzerinde “Her şey burada. Gözlerini aç ve gör” yazan pankart tutmaktan (bu eylem de pek bağlanmıyor bir yere ve havada kalıyor) uzun ve eğlenceli bir evlilik bölümüne kadar öykü başka alanlara dağılıp gidiyor açıkçası. Tüm bunlar hoş ve zaman zaman da güçlü ve zarif bir eğlence yaratmıyor değil ama çıkış noktası bambaşka olan bir hikâye ile organik bir bütün oluşturmuyorlar açıkçası. Bazı gelişmeler de, örneğin matematik öğretmeninin ikna olması, gerektiği kadar ikna edici değil. Aslında bu “sadece gördüğüne inanmak, başkalarının doğrularını sorgusuz kabul etmemek, gazetelerde ve televizyonlarda söylenenlere inanmamak ve gerçekten bilmek için tecrübe etmek” meselesi hayli önemli ve egemen güçlerin iktidarları ile mücadele etmenin en güçlü araçlarından biri. Bu bağlamda, Bauji’nin kararını ve eylemini bireysel bir boyuttan toplumsal ve politik bir boyuta taşıyarak değerlendirmek gerekiyor. Bu sembolizm önemli ve filmin değerini artırıyor ama Kapoor’un yaklaşımının bu değeri sık sık unuttuğunu da kabul etmek gerekiyor ne yazık ki. Buna karşılık, çok sayıda karakterin -rollerinin hakkını veren oyuncuların da önemli katkısı ile- hayli sıcak ve samimi bir aile, hatta mahalle komedisi havası (örneğin Yeşilçam’ın Arzu Film komedileri gibi) verdiği hikâyeyi bu sembollerden uzak düşünüp keyfine varmak da mümkün ki belki de doğru tercih bu olsa gerek.

Düğündekiler dışında dansın olmadığı ve onların da dozunda tutulduğu, Saagar Desai imzalı başarılı şarkıların renk kattığı film “Bu bir rüya değil. Uçuyorum, uçuyorum” sözleri ile biten final sahnesi ile görsel açıdan çok başarılı bir şekilde kapanıyor. “Tüm tecrübelerimin toplamı benim hayatım” diyor bir sahnede Bauji ve filmin mesajını da iletiyor bize. Yaşamı kendi seçimlerimizle ve kendi tecrübelerimizle sürdürmemiz gerektiğini hatırlatan filmin yönetmeni Rajat Kapor “Filmlerde bir mesaj bulma çabası içinde olmamalıyız” dese de bir söyleşisinde, bu yapıtı ister istemez bir mesaj veriyor bize ve bunu da -hedeflediğini yakalayamamış olsa da- eğlenceli bir şekilde başarıyor. Çok sayıda karakterin yer aldığı kalabalık sahnelerin “koreografi”si ile yönetmenin mizansen becerisinin takdiri hak ettiği film problemlerine karşın Hint sinemasının geniş kitlelere hitap eden yapıtlarından ayrı bir yerde duran ve ilgiyi hak eden bir çalışma.

(“Through My Own Eyes”)

(Visited 71 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir