Ay ve Şenlik Ateşleri – Cesare Pavese

İtalyan Cesare Pavese’nin ölümünden önce basılan son kitabı ve romanı. Çok zorlu bir hayatın ardından gittiği ABD’de zengin olduktan sonra, İkinci Dünya Savaşı’nın ertesinde doğduğu köye dönen bir adamın hissettiklerine onun ağzından anlatılanlarla aracılık eden bu eser kimilerince yazarın en iyi romanı kabul ediliyor bugün. Yoksulluk ve geri kalmışlığın adeta yazgısı olduğu köyüne dönen kahramanımızın düşündüklerini ve orada geçirdiği çocukluk ve gençlik günleri ile ilgili hatırladıklarını benzersiz bir hüzünle anlatmış Pavese. Onca olumsuzluk ile geçen günlere ve hiçbir şeyin değişmiş görünmediği bu yere kahramanının duyduğu özlemi doğrulamak veya ona karşı çıkmak için hiçbir şekilde araya girmiyor Pavese ve neresi olursa olsun ve orada ne yaşamış olursa olsun her insanın bir yere ait olma arzusunu içinden atamamasını, her şeyin aynı göründüğü, aynı koktuğu, aynı seslerle büründüğü bir yere sığınma (veya dönme) arzusunun neden olduğu ikilemlerini o arzuyu ve özlem duygusunu okuyucuya bire bir hissettirecek şekilde anlatıyor yazar.

Pavese’nin bu kitabının en büyük başarısı sanırım özlem ve ait olma duygularını okuyucu için özellikle çekici kılacak hiçbir oyuna girişmeden adamın hissettiklerini anlaşılır ve gerçekçi kılmayı başarması. Yoksulluğun, hastalıkların ve gelişmemişliğin tüm izlerini tıpkı çocukluğundaki gibi aynen tekrar gözlemleyen adamın “yıllar yerine mevsimlerin birbirini izlediği” köyüne duyduğu sevgi ve özlemi özellikle vurgulamadan ve dokunaklı ya da süslü cümlelere başvurmadan dile getirebilmesi yazarın başarısının en çarpıcı örnekleri. Savaşın hemen ertesinde hem o dönemin korkunç izlerini (bulunan cesetler ve kasaba halkının ve özellikle papazın komünist direnişçilere yaklaşmı üzerinden) hem de yüzyıllardır değişmemiş görünen köy hayatını birlikte etkileyici bir dil ile anlatıyor Pavese ve diğer eserleri ile kıyaslandığında daha fazla “olayın” yer aldığı kitabında doğrusal olmayan bir anlatımla tüm karakterleri ve olan biteni ama sanırım hepsinden önemlisi doğası, gelenekleri, halkı ile köyün kendisini çarpıcı bir şekilde ele alıyor ve romanın asıl odağı yapıyor onu.

“Geçmişi olmayan bir ülkede” yaşadıkları için herkesin tıpkı kahramanımızın kendisi gibi “piç” olduğu ve birikmiş anıların nesnesi olmadığı için her şeyin kolayca yok edillip yerine yenisinin koyulabildiği ABD ile kendi yoksul İtalyan köyünü zaman zaman karşılaştıran adam/Pavese ne olursa olsun bir insanı her ne ise o yapanın anıları ve o anıların yaşandığı yer olduğunu söylüyor kahramanı aracılığı ile. Aynı kalmanın ve değişmemenin hele günümüz dünyası için bazen nasıl büyük bir nimet olabileceğini düşündürtmesi ile de önemli olan kitap özellikle kahramanın arkadaşı olan Nito karakteri üzerinden “suçluluk” duygusu için de yüreğe dokunan imalarda bulunuyor. Mutlaka okunmalı.

(“La Luna e i Falò”)

(Visited 285 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir