Den Skyldige – Gustav Möller (2018)

“Altı yaşındaki bir kıza annesini eve getireceğime söz verdim”

Geçici bir görevle imdat hattında görevlendirilen bir polisin kaçırılan bir kadını kurtarmaya çalışmasının hikâyesi.

2019 Oscar ödüllerinde Danimarka’nın Yabancı Dilde En İyi Film dalında aday gösterdiği filmin senaryosunu Gustav Möller ve Emil Nygaard Albertsen yazmış, yönetmenliği de yine Möller üstlenmiş. Neden orada çalıştığını sonradan anlayacağımız ve asıl görev yeri sokaklar olan bir polisin aldığı bir acil yardım çağrısı üzerine, kuralları pek de takmayarak bulaştığı işi anlatan film tek bir mekanda geçen, büyük bir kısmında sadece tek bir oyuncunun görüntüye geldiği ve kurtarma operasyonunun da sadece sesine tanık olduğumuz ilginç çalışma. Bütün bu unsurların neden olduğu handikapları kimi zaman hayli etkileyici bir düzeye ulaşan başarı ile aşan film sonlardaki sürprizi, sürekli canlı ve gerçekçi kılınan gerilimi ve başroldeki Jakob Cedergen’in rahatlıkla tek kişilik bir şov hikâyesi olarak nitelendirebileceğimiz senaryonun kendisine sağladığı tüm imkânları akıllıca kullanan, hiçbir anında abartıya ve şova başvurmadan sade ve gerçekçi performansı ile öne çıkan ilginç bir çalışma.

Görevi sırasında neden olduğu bir olay nedeni ile geçici olarak imdat hattında çalışmaya gönderilen ve sabah mahkemeye çıkacak olan polis memuru Asger Holm’un bu görevi sırasında bir akşam bir buçuk saat boyunca yaşadıklarını anlatıyor film. Bir adam bir kadını kaçırmıştır ve kadının iki küçük çocuğu evde yalnız başlarına kalmışlardır. Asger bir yandan telefonda verdiği talimatlarla kadını kurtarmaya ve güvenlik ekiplerinin olaya müdahale etmesini sağlamaya çalışırken, diğer taraftan da çocukları emniyete almaya çalışır. Arayanlarla konuşmalarından ve vücut dilinden acil yardım hattındaki işimi hiç de severek yapmadığını ve hatta küçümsediğini anladığımız adam bu masabaşı işi yapan çalışma arkadaşlarına da kaba davranmaktadır. Uyuşturucu krizindeyken arayan bir kişiyi “Bu senin seçimin” gibi sözlerle azarlarken, bir başkası için harekete geçirdiği güvenlik güçlerine “Biraz beklesin de aklı başına gelsin” diyerek dalga geçebilmektedir rahatlıkla ve mesai arkadaşlarına da soğuk cevaplar vermektedir. İşte bu polise bir çağrı düşer: Bir kadın kaçırılmakta olduğunu söylemektedir korku ve panik dolu bir sesle.

Ofis içindeki iki odadan hiç ayrılmıyor kamera; dışarıdaki dünyayı ise sadece Asger’in kulaklığına gelen sesler üzerinden algılayabiliyoruz. Kameranın hep üzerinde olduğu polis kendisine düşen çağrı için masasından yapabileceğinin de ötesine geçmekten ve bunun için de kuralları ihlal etmekten çekinmeyecektir. Gustav Möller ve Emil Nygaard Albertsen ikilisinin senaryosu hem polisin hem de kaçırılma olayının hikâyesini ve onlarla ilgili gerçekleri seyircinin ilgisini hep ayakta tutacak şekilde yavaş yavaş açıyorlar bize; bunu yaparken de tıpkı kaçırılan kadının olduğu gibi polisin de bir mekanda sıkışıp kalmışlığını ve orada isteğinin dışında bulunmasını (Benzer bir işi yapmakta olan bir arkadaşının “Burası tuvalette oturmaktan bile daha sıkıcı” sözlerini gülerek onaylıyor) çok iyi anlatıyor. Aksiyonu ve karşımıza gelse sertliği ile rahatsız edecek sahneleri hiç göstermiyor yönetmen ve bir kısmının da sadece kısıtlı olarak seslerine tanık oluyoruz. Buna rağmen filmin sıkı bir aksiyon ve gerilim filmine taş çıkartacak bir başarısı var; bu başarıyı hiçbir görsel efekte başvurmadan ve görsel oyunlarla uğraşmadan başarması senaryonun ve yönetmen Möller’in seyirciyi hikâyenin hiçbir anında monotonluğa düşürmeyen ve tekrar hissi yaratmayan mizanseninin ortak başarısı kuşkusuz.

Senaryo bir buçuk saatlik süreyi doldurmak için zorlama yan hikâyeler yaratmıyor ve tüm ögelerini hikâyenin organik bir unsuru kılmayı başarıyor. Polisin sabah gideceği mahkeme, özel hayatı, acil yardım hattını arayanlar, adamın telefonla konuştuğu diğer görevliler ve iş arkadaşları her zaman hikâyenin gelişimini doğal kılacak bir içerikle kullanılıyorlar. Sonlardaki sürpriz ise kesinlikle seyirciyi hazırlıksız yakalaması ile ve gerçekçilik problemi olarak görülebilecek kimi olayları tam anlamı ile ikna edici bir şekilde açıklayabilmesi ile çok şey katıyor hikâyeye. Möller senaryosundaki başarıyı yönetmenliğinde de tekrarlıyor: Kamera küçük bir mekan içinde ustaca hareket ederken, gereksiz tüm hareketlerden özenle kaçınıyor. Bu nedenle tüm gerilimini hikâyesinden ve onun tek baş karakteri olan Asger’i canlandıran Jakob Cedergen’in performansı üzerinden üretiyor film. Cedergen hayli olgun ve sade bir performansla çok sağlam bir oyunculuk sunuyor kesinlikle. Belki de en büyük başarısı filmin “dizginlenmiş” havasına çok iyi bir uyum sağlaması ve karakterini “iyi” ve “kötü” klişelerinden uzak, gerçekçi bir şekilde getirebilmesi karşımıza. Oysa bu “tek kişilik hikâye” gösterişli bir oyunculuğa çok uygun bir içeriğe sahip ve örneğin “The Slender Thread – Seni Yaşatacağım“ (Sydney Pollack – 1965) filminde intihara karar veren bir kadını telefon konuşmaları ile yaşamaya ikna etmeye çalışan Sidney Poitier’inki gibi dışavurumcu bir performansla oynamak yerine daha yalın olmayı seçiyor oyuncu ve tam zıt bir yönde durmasına rağmen onunkine eş bir başarı yakalıyor gerçekçiliği ile.

Bir başarısı da baş karakterinin değişimini etkileyici bir biçimde yansıtabilmesi olan film finalde adamın kime olduğunu anlamadığımız bir telefon konuşması ile bitirirken hikâyeyi, dürüstlük üzerine de sıkı bir mesaj veriyor seyirciye. Handikaplarını başarısının araçlarına dönüştüren, bir adamın ön yargılarının, varsayımlarının ve kibirinin kurbanı olmasını etkileyici bir şekilde sergileyebilen ve baş karakterini tüm duygu ve tavırları ile, itici ve çekici yanları ile sahici kılabilen filmin zarif kamera hareketleri ve ışıklandırma ile baş karakterinin ruh halindeki değişimi de ustaca aktardığını belirtmek gerekiyor. Dar bakışın ve buna yol açan ön yargıların sonuçlarının en güçlü bir şekilde anlatıldığı çalışmalardan biri olan filmde görüntü yönetmeni Jasper Spanning ve ses tasarımını üstlenen Oskar Skriver’in çalışmalarının da her türlü övgüyü hak ettiğini belirtelim son olarak.

(“The Guilty” – “Suçlu”)

(Visited 184 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir