İrlandalı yazar James Joyce’un mektuplarından Amerikalı eleştirmen ve Joyce biyografisi ile tanınan Richard Ellmann’ın yaptığı bir derleme. Joyce’un mektupları daha önce üç cilt halinde yayınlanmış (İlk cildi 1957 yılında Stuart Gilbert yayına hazırlarken, 1966 yılında yayımlanan ikinci ve üçüncü cildi Richard Ellmann hazırlamış) ve daha sonra Ellmann bu mektuplardan bazılarını 1975 yılında ayrı bir kitap olarak yayımlamış. Bu kitap da işte bu seçmelerin çevirisi ve sanatçının sanat ve özel hayatını da kapsayan geniş aralıkta ve özellikle onu tanıyanlar için değerli metinler içeriyor.
Bir bireyin özel mektuplarının ölümünden sonra bile olsa kamuya açık olması tartışmalı bir konu kesinlikle. Mektubu yazanın özel izni olmadan bir şekilde onun mahrem dünyasına girmek demek olan mektupları okuma eylemi bir şekilde rahatsız edici aslında. Bu kitapta birkaç mektup dışında belki çok özel sayılabilecek ifadeler yok ama bir bireyin sevdiği bir insana aşkını veya sitemini dile getirdiği satırlar sanki ikisi (ve elbette onların paylaşmayı seçtiği kişiler) arasında kalmalı gibi geliyor bana. Kişinin ünlü olması ve mektupların bu örnekte olduğu gibi bir sanatçının dünyasını ve eserlerini daha iyi anlamaya, değerlendirmeye faydasının oluyor olması bunu ne kadar değiştirir bilmiyorum. Sonuç olarak çetrefilli bir konu bu, kesin bir cevabı olmayan.
Mart 1901’de ve henüz on sekiz yaşında olan Joyce’un Norveçli edebiyatçı Henrik Ibsen’e Dublin’den yazdığı bir mektupla başlayan kitap onun 4 Ocak 1941’de, ölümünden dokuz gün önce kardeşi Stanislaus Joyce’a Zürih’ten yazdığı mektup ile sona eriyor. Aradaki tüm mektuplarda sanatçının maddi ve edebî sıkıntılarına, “Ulysses” romanını bastırabilmek için yıllarca nasıl uğraştığına veya İrlanda’nın siyasî problemleri ile ilgili düşüncelerine tanık olurken onun dönemin pek çok ünlü isimleri ie doğrudan yaptığı yazışmaları veya onlar hakkındaki düşüncelerini okuma fırsatı yakalıyoruz. Ekonomik koşullar nedeni ile zor günler yaşadığı 1905 yılında kardeşine yazdığı bir mektubun son cümlelerindeki umutsuzluktan (“… yaşamım şöyle ya da böyle sona erdiğinde, ki kısa zamanda sona erecek, bu ilgilendiren herkese büyük bir ferahlama getirecek.”) “Dublinliler”deki öyküler nedeni ile yayımcı ile yapılan sözcük, cümle tartışmaları ve eserine müdahale ettirmeme savaşına hayli ilgi çekici bölümler içeren mektupların yer aldığı kitapta Ellmann’ın dipnotları çok detaylı olmamasına rağmen mektupları anlamak için sık sık kritik önem taşıyorlar ve okuduğunuz satırları hem Joyce’un dünyasında hem de sanat tarihi içinde doğru konumlandırmanıza yardımcı oluyorlar.
Dublinliler romanından sansürlenerek çıkarılması istenen ve bir önceki kralla ilgili olan bir bölüm için o sırada tahtta olan 5. George’a yazarak onun bu bölümün “babasının anısına saldırgan bulunup bulunmayacağını bildirmesini” rica ettiğini anlattığı bir tanesi veya hayat arkadaşı Nora Barnacle’a yazdığı ve kendisini aldattığını düşündüğü için -haksız bir şekilde- sitem ettiği bir diğeri gibi, sanatçının sanat ve özel yaşamından ilginç anıları karşımıza getiren mektuplar özellikle Joyce hayranları için hayli çekici bir kaynak olarak okunmayı hak ediyor.
(“Selected Letters of James Joyce”)