Le Casse – Henri Verneuil (1971)

“Hiç de değil, aksine oldukça basit bir plan: Eğer işler ters giderse, tekrar bir polis gibi davranırım”

Zengin bir koleksiyoncunun evindeki zümrütleri çalan dört soyguncu ile onların peşine düşen ve kendi planı da olan bir dedektifin hikâyesi.

Amerikalı yazar David Goodis’in 1953 tarihli romanı “The Burglar”dan uyarlanan senaryosunu Henri Verneuil ve Vahé Katcha’nın yazdığı, yönetmenliğini Verneuil’in yaptığı bir Fransa ve İtalya ortak yapımı. 1920’de Tekirdağ’da doğan bir Ermeni olan ve 1924’te ailesi ile birlikte Fransa’ya yerleşen Verneuil Fransız sinemasının aralarında Alain Delon, Jean Gabin ve bu filmin de başrolünde yer alan Jean-Paul Belmondo’nun da olduğu hemen tüm yıldızları ile çalışmış ve özellikle polisiyeleri ile sinemanın seyirciden oldukça ilgi toplayan örneklerine imza atmıştı. Burada uluslararası bir kadro ile çalışmış Verneuil ve biri artık bir klasik kabul edilen aksiyon sahneleri, özellikle Belmondo ve ona eşlik eden Omar Sharif arasındaki sahnelerin eğlenceli içeriği ve 1970’lerin havasını taşıması ile izlenebilir bir sonuç koymuş ortaya. Hikâye ve bazı karakterlerin bu hikâyedeki konumlandırılmalarının yeterince güçlü olmaması ve aksiyon sahnelerinin bir parça uzatılmış görünmesi filme zarar vermiş ama yine de eğlencelik olarak rahatlıkla izlenebilecek bir çalışma bu.

Goodis’in romanı daha önce de uyarlanmış sinemaya: Paul Wendkos’un 1957 tarihli ve roman ile aynı adı taşıyan yapıtı “kara film” türünün parlak örnekleri arasına giremese de belli bir ilgi görmüş seyirciden. Bu filmden 14 yıl sonra çekilen bu Verneuil çalışması ise kara tonu düşürülmüş, eğlencesi artırılmış bir eser ve Belmondo’nun varlığı ile de belli bir ilgiyi hak ediyor. Aynı anda hem İngilizce hem Fransızca olarak iki kez çekilmiş film ve gösterime girdiğinde Fransa’da o tarihe kadar açılış haftasında en yüksek gişe geliri getiren yapıt olmuş. Kadrosunda Fransız, Mısırlı, Amerikalı, İspanyol ve İtalyan oyuncuların olduğu filmin çekimleri Paris’teki birkaç sahne dışında Atina ve Pire’de gerçekleştirilmiş. Kısa birkaç sahne dışında şehirleri turistik görüntülerle kullanmayı tercih etmemiş film ilginç ve doğru bir şekilde. Hikâyenin Yunanistan’da geçtiğinin hiç vurgulanmaması ve hatta bundan sakınılması da benzer bir ilginçlik taşıyor ve bu durum o sırada Yunanistan’da askerî bir yönetim olmasına bağlanmış.

Hikâyenin çok sağlam olmamasını aksiyon sahnelerinin çekiciliği ve özellikle iki başrol oyuncusu arasında geçen sahnelerdeki eğlenceli hava ile dengelemiş Verneuil. Oldukça uzun tutulmuş araç takip sahneleri tehlikeli sahnelerin çoğunda kendisi oynayan Belmondo’nun aksiyon performansı ile özellikle ilgi çekiyor. Resmî makamların verdiği izinle çoğu gerçek trafik akışı içinde çekilen bu bölümler hikâyenin zayıflığını unutturacak güçte. Dedektifin kendi aracı ile hırsızları takip ettiği ve dakikalar boyunca süren sahne kuşkusuz günümüzün görkemli aksiyonları ile boy ölçüşebilecek bir düzeyde değil ama efekt kullanılmaması çekici bir doğallık sağlamış ve hikâyede eksik olan gerçekçilik boyutunu katmış filme. Spagetti westernler için hazırladığı barok ve epik melodilerle bilinen Ennio Morricone de benzer şekilde ve hikâyenin havasına uygun, eğlencesi de olan yalın müziği ile bu gerçekçiliğe katkı sağlayan bir doğallık taşıyan bir çalışma yapmış. Kuşkusuz burada -oyunculuk performansı açısından değil ama- aksiyon becerisi anlamında, Belmondo’nun çok büyük bir payı var. Onun baş kahramanı olduğu bir sahne var ki hem bugün filmin hâlâ hatırlanmasının en önemli nedeni hem de bir sinema yıldızının aldığı en önemli risklerden biri olarak göz kamaştırıyor. Peşindekilerden kaçmak için bir hafriyat kamyonuna atlayan kahramanımızı bu aracın, damperindekilerle birlikte oldukça dik ve taşlarla kaplı bir yerden boşalttığına tanık oluyoruz bu sahnede. Verneuil’in filmin tümünde kendisini gösteren ve özellikle süslenmemiş mizanseni sahnenin gerçek olduğuna (ki gerçek de aslında!) sizi ikna ediyor. Usta Fransız sinemacı Jean Renoir’ın yeğeni ve aktör Pierre Renoir’ın oğlu olan görüntü yönetmeni Claude Renoir’ın kamerası ise sık sık gerçek bir olayı belli bir mesafeden izlediğiniz izlenimini yaratan tercihleri ile bu sahneleri daha da keyifli kılmış.

İlk 10 dakikasında iki cümle dışında tek bir diyalog bile olmayan filmin baştaki kasa açma sahnesinde olduğu gibi olayları sık sık gerçek zamanlı göstermesi de ilginç. Benzer şekilde Belmondo ile Sharif’in ortak sahnelerinin her biri eğlenceli diyalogları ve sözlü çekişmeleri ile ve bir konuşmayı önemli ya da sıradan tüm boyutları ile göstererek, zorlanmış bir havadan uzak duruyor ve böylece hayatın sadece “ilginç” anlarına odaklanan aksiyonlardan farklılaşıyor. Örneğin bir restoranda dedektif baş hırsızla zümrütler üzerine dönen bir pazarlığı yaparken, bir yandan da yerel yemekleri (dolma, imam bayıldı ve musakka!) tanıtıyor. Eğlencesini sadece bu oyuncuların ikili sahnelerinden almıyor film; örneğin açık havadaki bir folklor gösterisinin izleyicilerinin sahnedekileri bırakıp, akan trafik içindeki araç takibini tezahüratlarla seyretmeye dalması hayli eğlenceli. Buna karşılık senaryo çok sağlam değil açıkçası ve olan biten de seyirciyi ikna edecek bir güçte değil. Hırsızlardan birinin neden ekipte yer aldığını gösterecek bir işlevine tanık olamıyoruz ve çalınan zümrütlerin sahibinin bir buluşmaya davet edilmesi bir yere bağlanmadan unutulup gitmiş. Yönetmenin sola yakın duran politik görüşü başka yapıtlarındaki kadar (“I… Comme Icare” (İkarus’un İ’si), “Mille Milliards de Dollars” vb.) önde değil burada ama yine de zümrüt koleksiyonunun sahibi olan karı koca üzerinden bir servet eleştirisi yapmayı iham etmiyor yönetmen. Final üzerinden okuduğumuzda, senaryonun kadın karakterler üzerinden Hollywood filmlerindeki gibi bir ahlâkçılığa kapılmış olmasını da eleştirmeyi ihmal etmemek gerekiyor. Bir kadına atılan tokatların ışığı açma / kapatma esprisine kaynak olması ise -sahnenin gerçekten komik olması bir yana- oldukça yanlış.

(“The Burglars” – “Hırsızlar”)

(Visited 119 times, 2 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir