Mou Gaan Dou – Andrew Lau / Alan Mak (2002)

“Bu uzun süreli bir gizli görev. Polis okulundaki seninle ilgili tüm kayıtlar yok edilecek. Sadece yönetici Wong ve ben senin gerçek kimliğini biliyoruz. Olağanüstü tehlikeli bir görev bu, anlıyor musun?”

Bir çeteye sızan bir polisle, aynı çete adına adına çalışan bir polisin mücadelelerinin hikâyesi.

Senaryosunu Alan Mak ve Felix Chong’un yazdığı, yönetmenliğini Alan Mak ve Andrew Lau’nun yaptığı bir Hong Kong yapımı. Dört yıl sonra Martin Scorsese’nin aralarında En İyi Film’in de olduğu dört dalda Oscar kazanan “The Departed” adı ile yeniden çektiği film 2000’li yılların en başarılı polisiyelerinden biri ve dramını aksiyona feda etmeyen içeriği ile ilgiyi hak ediyor. ABD versiyonu yıldızlarla dolu kadrosunun da katkısı ile bir epik olmaya soyunduğunu fazlası ile belli ederken, Malk ve Lau’nun filmi aynı görkemi ve etkileyiciliği daha mütevazı görünen bir hava ile yakalıyor ve hem suç filmlerinden hem de dramlardan hoşlananları kesinlikle tatmin edecek bir düzeye ulaşıyor.

Kwong Wing Chan’ın film boyunca bizimle birlikte olan ve daha açılıştan itibaren bizi sıkı bir gerilim hikâyesine hazırlayan etkileyici müziğinin önemli bir katkı sağladığı yapıt Budizm’in önemli kitaplarından biri olan Nirvana Sutra’dan bir ayetle açılıyor: “Sekiz cehennemin en kötüsüdür Sürekli Cehennem. Orada sürekli ıstırap vardır. Adını bundan alır”. Kapanış ise Buda’ya atfedilen bir sözle yapılıyor: “Sürekli Cehennem’de yaşayanlar asla ölmez. Uzun ömürlü olmak Sürekli Cehennem’deki en büyük zorluktur”. Bu iki sözün çok iyi bir özeti olduğu bir hikâye ile Sürekli Cehennem’de yaşayan iki polisi anlatıyor film. Chen Wing Yan (Tony Chiu-Wai Leung) başta 3 yıl için denmişse de, 10 yıldır mafyanın içine sızan bir gizli polis olarak çalışmaktadır ve son birkaç yıldır da bir uyuşturucu çetesinin içinde görev alarak polise bilgi sızdırmaktadır. Kendisinin gerçek kimliğini tüm polis teşkilatı içinde sadece iki kişi bilmektedir ve Chen artık çok yorulmuştur bu tehlikeli ve sahte kimlikli yaşamdan. Lau Kin Ming (Andy Lau) ise onun tam tersi bir konumdadır: Chen’in içinde olduğu çetenin lideri adına çalışan bir polistir ve emniyet güçlerinin tüm operasyonunlarını patronuna sızdırmaktadır. Her iki tarafta da bir köstebekten şüphelenilir eş zamanlı olarak ve hikâyenin iki kahramanı bu haini bulmakla görevlendirilir. Oldukça akıllıca kurgulanmış bir hikâye bu ve seyirciyi her iki kahramanı için de eşit ölçüde merakta tutmayı başarıyor.

Scorsese kendi versiyonunu çekerken hikâyenin bu filmden alındığını bilmediğini iddia etmiş ama çok da inandırıcı değil bu kuşkusuz. Her şeyi tam bir muhasebeci titizliği ile hesaplayan Hollywood’un Scorsese gibi bir yönetmene hikâyeyi teslim ederken bu bilgiyi vermemesi pek inanılacak bir durum değil. Amerikalı sinemacı orijinal versiyonu görmemiş olabilir ama görseydi de kendi tarzını oturtmuş bir yönetmen olarak Mak ve Lau’nun tercihlerinden etkilenmezdi; çünkü onun tüm o görkemli şiddetine çok da yakın durmuyor Hong Konglu yönetmenlerin tercihi. Evet, şiddet ve sertlik burada da var ama Lau ve Mak bir yönetmen olarak kendi varlıklarını özellikle öne çıkarmadan ve hikâyelerinin gücüne odaklanarak, ondan daha alçak gönüllü bir yönetmenlik göstermişler. Bu ifade kimseyi yanıltmamalı ama; çünkü sadece aksiyonu sevenleri bile mutlu edebilecek bir sonuç var ortada. Hareketli kamera, kısa tutulan planlar ve zaman zaman benimsenen stilize bir üslupla teknik açıdan yakalanan başarı oldukça keyifli ve heyecanlı anlar sunuyor seyirciye. Kısa planlarla oluşturulan uzun sahneler (uyuşturucu satışı, sinemadaki buluşma ve takip, yüksek binaların tepelerindeki karşılaşmalar vb.) gerilimin ve “ne olacak” duygusunun sürekli olarak canlı tutulduğu bölümler olarak önemli bir çekicilik kazandırıyorlar filme.

Hikâyenin zayıf noktası özellikle Chen karakteri ile ilgili romantik bölümlerin zayıflığı; içerik olarak da ilgili bölümlerin mizansen anlayışı olarak da bir zorlama duygusundan ve kolaya kaçmaktan kurtulamamış film burada. Oysa her iki karakterin “sürekli cehennem”de yaşamalarından kaynaklanan içsel ve dışsal gerilimlerini ve yorgunluklarını çok iyi yansıtıyor hikâye. Çin’de gösterime sokulan versiyon için sansür çekincesi nedeni ile farklı ve “doğru” bir final çekilmiş olsa da, orijinal final çok daha doğru bir içerikle o cehennemin neden olduğu ıstırabı güçlü bir biçimde bizim de hissetmemizi sağlıyor. Hikâyedeki “iyi” ve “kötü” karakterlerin her ikisinin de bu cehennemin ateşinde her an yandıklarını görüyoruz ve gerçek kimliğini unutacak kadar uzun bir süre boyunca sahte bir kimliğin maskesi artında yaşamanın neden olduğu ruhsal karmaşanın tanığı yapıyor bizi film. 2003 yılında çekilen iki yeni macera (biri bu hikâyenin öncesini, diğeri ise sonrasını anlatıyor) ile bir seriye dönüşen filmin hikâyesini farklı temalar üzerinden okumak da mümkün. Hong Kong’un Birleşik Krallık ile Çin yönetimlerinin egemenliği arasında gidip gelen yönetiminin neden olduğu “kimliksizlik” (ya da gerçek kimlik olan Hong Konglu kimliğinin hep “saklanmak” zorunda olunması) (bu bölgenin yıllara yayılan bir problemi olmasının yanı sıra bu, daha genel olarak da ele alınabilir bu kimlik meselesi) üzerinden okumak mümkün örneğin hikâyeyi.

Andy Lau ve Tony Chiu-Wai Leung bir yalanı yaşamak zorunda kalan karakterlerini hem bağımsız sahnelerinde hem de finaldeki yüzleşmelerinde güçlü bir etkileyicilik ile canlandırırken, onları sıradan birer aksiyon kişiliği olmanın çok ötesine taşıyorlar. Onların başarılı performanslarının önemli katkıları sayesinde film vurucu bir psikolojik gerilim oluyor ve aksiyonlardan hoşlanmayanların da keyifle seyredecekleri bir yapıt çıkıyor ortaya. Tüm ömrünü bir cehennemde geçirmek üzerine ilgiyi hak eden ve görselliği ile seyirciyi hep elinde tutmayı başaran bir çalışma bu, özet olarak.

(“Infernal Affairs” – “Kirli İşler”)

(Visited 231 times, 7 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir