Shatranj Ke Khilari – Satyajit Ray (1977)

“Bu kudretli generallerin ellerine bir bakın. Bugüne kadar hiç gerçek bir silaha dokunmamış olabilirler ama nasıl da heybetli bir tavırla ileri sürüyorlar askerlerini bu kare şeklindeki savaş meydanında. Üstelik bu gerçek bir savaş bile değil. Burada ne kan su gibi akacak ne kelleler düşecek ne topraklar el değiştirecek ne de yönetimler devrilecek. Mirza Sajjad Ali ve Mir Roshan Ali savaşmıyorlar, oyun oynuyorlar. Atlarına binmeyi seviyorlar ama gerçek değil, hayalî olanlarına. O yüzden kadim ve mükemmel bir oyun olan satrancı oyun alanları yaptılar”

Britanya’nın bölgedeki genel valisinin, kralın tacından feragat ederek yönetimi kendilerine bırakmasını istediği bir ülkede iki soylu subayın etraflarında olan bitenle hiç ilgilenmeden kendilerini sadece tutkunu oldukları satranca vermelerinin hikâyesi.

Eserlerini Munshi Premchand adı ile yazan Hintli yazar Dhanpat Rai Srivastava’nın aynı adlı ve 1924 tarihli kısa hikâyesinden uyarlanan, senaryosunu Satyajit Ray, Shama Zaidi ve Javed Siddiqi’nin yazdığı ve yönetmenliğini Satyajit Ray’ın üstlendiği bir Hindistan yapımı. Berlin’de yarışmalı bölümde gösterilen ve ülkesinde Filmfare ve Ulusal Film Ödülü’nü kazanan yapıt Amerikalı sinemacı Martin Scorsese’nin en sevdiği filmlerden biri olması ile de biliniyor ve bir kriz ortamında sorumluluklarını göz ardı edip, kişisel tutkularına kendilerini kaptıran iki soylu üzerinden anlattığı hikâyesi ile hem Britanya kolonyalizmini hem de Doğu ülkelerinin iradesizlik olarak kendisini gösteren zayıflıklarını eleştiriyor. Oldukça yumuşak ve zaman zaman komik bir havası olan film özellikle satranç düşkünü iki soyluyu oynayan Sanjeev Kumar (Mirza Sajjad Ali) ve Saeed Jaffrey (Mir Roshan Ali) ile Britanya’nın bölgedeki temsilcisi General Outram’ı canlandıran Richard Attenborough’un oyunları ile ayrıca değerlenen ilginç bir çalışma.

Finalde bir Hintli karakter diğerine “Akşam karanlığında döneriz eve. İkimizin de yüzünü gizlemek için karanlığa ihtiyacı var” diyor. Bu utancın nedeni ise yaşadıkları şehri yöneten kral, yönetimi Britanya’ya, daha doğrusu Britanya emperyalizminin araçlarından biri olan East India Company’e devretmesi için İngilizlerin baskısına maruz kalırken, onların kendi dünyalarında yaşamaya devam etmiş olmaları. Bir satranç tahtasını ve o tahta üzerindeki taşları karşılıklı hareket ettiren iki soylu adamın ellerini göstererek açılıyor film. Kamera tahtayı yukarıdan değil, yandan çektiği için, oynanan hamleleri anlayamıyoruz ve Satyajit Ray jenerik boyunca devam eden oyun sırasında bir ara geniş plana geçip oyuncuları da gösterirken, daha sonra tekrar ellere ve tahtaya odaklanıyor. Ray’ın kendisinin hazırladığı müziklerin eşlik ettiği bu sahnede oyuncuları siyah bir arkaplan önünde göstererek onların etraflarından soyutlanmış hâlini vurguluyor bir bakıma yönetmen. Bu yazının girişinde yer alan sözleri de bu sahnede söyleyen anlatıcı ses hikâye süresince zaman zaman devreye girmeye devam ediyor ve hikâyeyi söyledikleri ile açıklıyor ve zenginleştiriyor; bu ses filmin zaman zaman büründüğü “Doğu masalı” havasını da doğru bir şekilde destekliyor.

Danslı ve şarkılı sahneler var filmde ama hem sayıları az hem de “Krallık yapmaktan başka her şeyle ilgilenen kral”ı gördüğümüz ilk sahnede olduğu gibi, o bölümün ruhuna çok uygun ve hatta gerekli bir içeriğe sahipler. Filmin tek animasyon sahnesinde anlatıldığı şekilde, Britanya Krallığı etraftaki tüm ülkeleri birer birer egemenliği altına almıştır ve sadece Awadh devleti kaybettiği savaş nedeni ile yıllık yüklü bir ceza ödemek ve “ihtiyaç olduğunda” hazinesinden kolonyal güce para vermek koşulu ile kendi haline bırakılmış gibidir. 400 cariyesi ve 29 muta nikâhlı eşi olan ve eğlence ile sanat düşkünü, şiir de yazan kral, Britanyalı yönetici Outram’a göre “yönetememekte ve yönetmek için bir istek de duymamakta”dır. Yıllar önce yapılan anlaşma gereği onun iktidarını devirememektedir ve devirmeye kalkarlarsa çıkabilecek olaylardan da çekinmektedir Britanyalılar. Çözüm kralın tacından feragat etmesidir ve Outram bunu sağlamanın peşindedir. Hikâye Britanyalıların stratejik oyunları karşısında Hintlilerin zayıf kalmasını satranca iki tarafın yaklaşımı üzerinden özetliyor: Bir Hintli asil diğerine “Satrancı biz bulmuş olabiliriz ama onu İngilizler daha da geliştirdi” derken, Batı’nın Doğu karşısındaki “üstünlüğü”ne de bir açıklama getiriyor. Bu hikâyede Batı stratejik hamlelerini gerçek hayatta yaparken, Doğu satranç tahtasında (veya diğer eğlencelerinde) oyalanmaktadır sadece.

Tarihteki gerçek bir olayı hayli eğlenceli bir şekilde anlatıyor film tüm dramatik öğelerine karşın ve bu eğlenceyi yaratırken; diyaloglardan, karakterlerden ve durumdan bolca yararlanıyor Ray mizahını yaratmak ve canlı kılmak için. Karısının kendisinin satranç düşkünlüğünü kullanarak onu aldattığının farkında olmayan adam, bir başka karı kocanın arasına satranç oyununun girmesi, Outram’ın yerel kültür konusunda son derece bilgili ama bir yandan da tipik İngilizliği ile hayli eğlenceli subayı (Tom Alter’in performansı çok eğlenceli), satranç bağımlılığı ile ilgili tüm sahneler, kral olmaya uygun olmadığını kabul eden ama “halkım mutlu ve hiçbir şikâyeti yok” diyerek önemli bir gerçeğe işaret eden kralın komik dramı (Amjad Khan da bu rolde çok iyi) vs. seyirciyi hem eğlendiren hem düşündüren türden içerikleri ile oldukça başarılı. Soumendu Roy’un kamera çalışmasının Ray’ın yalın sinemasına uygun biçimi ve yakaladığı etkileyici çerçevelemeleri ile dikkat çektiği film aslında hayli dramatik, hatta trajik bir durumu eğlencesini hiç ihmal etmeden güçlü bir şekilde anlatmayı başarıyor seyirciye.

Hint usulü satranç ile İngiliz usulü olan (piyonların ilk hamlelerinde 2 kare ilerleyebilmesi ve karşı taraftaki ilk kareye ulaşan piyonun istenilen bir başka taşa dönüştürülebilmesi temel farklar burada) arasındaki fark hikâyenin iki kültür arasındaki çatışma temasının da çarpıcı örneklerinden biri. İngiliz tarzı olan daha çabuk sonuca erişmeyi hedeflerken, hikâye boyunca buldukları her fırsatta satranç oynamaya çalışan iki soyludan biri diğerine “Neden acele edelim ki?” diye soruyor. Bir ülkenin emperyalizm karşısında mat olmasının hikâyesini anlatan, gerçek olaylardan esinlenen ve tüm oyuncularının parlak ve eğlenceli performasnlar sergilediği filmin finalinin kaynak hikâyeden farklılaşması da ilginç bir seçim. Orijinal hikâyede iki karakterler birbirlerini öldürürken, filmde böyle bir kesin final yok; bunu yönetmen Ray “Munshi Premchand’ın hikâyesinin sonunun, toplumsal yozlaşma ve çöküşün bitmesinin sembolü olarak görülebileceği” endişesi ile açıklamış. Oldukça da doğru bir seçim olmuş bu açıkçası; böylece anlatılan hikâyenin sadece o ana özgü ve o karakterlerle ilgili olmadığını; korkaklığın, ilgisizliğin, umursamazlığın ve zayıflığın her dönem var olduğunu ve olacağını hatırlatmış oluyor bu önemli yapıtı ile Ray.

(“The Chess Players” – “Satranç Oyuncuları”)

(Visited 117 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir