“Birkaç seks kitabını yayına hazırladım. Neyin nereye ve neden girdiğini biliyorum”
Sıradan bir adamın uzun bir tren yolculuğunda bulaştığı bir cinayet nedeni ile başına gelenlerin hikâyesi.
Komedi, romantizm ve aksiyonun harmanlandığı bir eğlencelik. Gene Wilder’ın tipik şaşkın karakterlerinden birini canlandırdığı film bugün türünün klasikleri arasına girmiş gibi görünmese de ve komedisi, aksiyonu veya romantizminde özel bir başarı içermese de kendisini seyrettiren ve vakit geçirmeye yardımcı olacak çalışmalardan.
Komedi ve aksiyonun birleştiği (ve elbette olmazsa olmaz romantizme de yer veren) filmler tercihleri açısından kabaca ikiye ayrılabilir; aksiyon (ve bazen gerilim) ağırlıklı olup çoğunlukla kahramanının esprileri üzerinden komediye de yer verenler veya bu filmde olduğu gibi komedi yıldızları üzerinden ağırlığı bu alana verip hikâyesine aksiyon/gerilim katanlar. “Silver Streak” bu türün örneklerinden ve Gene Wilder özel bir çarpıcılığı olmasa da keyifli oyunu ile filmi sürüklüyor. Diğer oyuncular içinde kendisini gösteren isim ise Richard Pryor. Sanatçı pek çok filmindeki karakterine yakın bir tipleme içinde olsa da kendisinden bekleneni yerine getirmeyi başarıyor. Romantizm için filme eklenmiş gibi duran rolünde ise Jill Clayburgh monoton bir oyun veriyor ama sanki senaryo da daha fazlasına imkân vermiyor gibi.
Senaryo genel olarak idare eder düzeyde bir keyif imkânı sağlıyor olsa da kimi zorlama veya gereksiz bölümlere de sahip. Örneğin kahramanımızı bir an önce gitmesi gereken polise yetiştirmek için onu planörü ile uçaran çiftçi kadın bölümü sanki sadece uçaktan ürken koyun sürüsünün neden olduğu güzel görüntüler için filme eklenmiş gibi görünüyor. Buna karşılık kahramanımızın şerife derdini anlatmaya çalıştığı sahne söz oyunları ve oyunculukları ile oldukça başarılı. Öte yandan senaryo sanki temelini “North by Nortwest” filminden almış: O filmde olduğu gibi bir tren yolculuğu, suçsuzluğunu kanıtlamaya çalışan bir masum ve sıradan adam, farklı şekillerde kullanılıyor olsa da bir uçak ve kahramanımızın trende tanıştığı bir kadın. Hikâyenin akışı farklı olsa da senaryo o klasik filmin temel parçalarından epey yararlanmış gibi.
Oldukça iyi çekilmiş ve etkileyici bir bölüm olan finaldeki tren kazası sahnesi, uzun ve konforlu tren yolculuğunun unutulmuş zevkni hatırlatan çekimleri, güzergah boyunca karşımıza gelen doğa görüntüleri ile bu film yanlış anlamalarla bezeli bir “sıradan adamın başı dertte” filmi. Tam doyurmuyor ve herhangi bir sürpriz içermiyor ama vakit geçirmek ve pek yüksek sesle olmasa da arada bir gülmek için. Özetle idare eder bir eğlencelik ama türünün çok daha iyi örnekleri olduğu unutulmamalı.
(“Yıkılış”)