Training Day – Antoine Fuqua (2001)

Training Day“Koyunu korumak için kurdu yakalaman gerekir ve bir kurdu ancak başka bir kurt yakalayabilir”

Narkotik polisi olarak çalışmaya başlayan acemi bir polisin tecrübeli bir polisin yanında ve sokakta geçirdiği bir eğitim gününün hikâyesi.

David Ayer’in senaryosunun ilk taslağını 1995 yılında yazdığı ve 1998 yılında ortaya çıkmaya başlayan ve boyutları henüz tam anlamı ile ortaya koyulamamış olan “Rampart Skandalı”ndan da esinlenen ve Antoine Fuqua tarafından yönetilen bir film. Los Angeles polisinin bulaştığı skandal ABD tarihindeki en büyük skandallardan biriydi ve haksız öldürme, kötü muamele, hırsızlık, banka soygunu, uyuşturucu çeteleri ile ilişki, sahte delil üretme veya delilleri örtbas etme gibi pek çok suçu kapsıyordu. Filmimiz skandalın kendisine değil, bir polise ve savcılık vs. gibi çevrelerdeki bağlantılarına değiniyor daha çok ve temel olarak idealleri ile “gerçekler” arasında kalan genç bir polisin yaşadıklarına odaklanıyor. Genç polisi canlandıran Ethan Hawke yardımcı rolde Oscar’a aday olurken, tecrübeli polisi oynayan Denzel Washington ödülün sahibi olmuştu ve ikilinin performansları filmin de en çekici yönünü oluşturuyor. İlk yarısı daha çok ortalama bir “acemi tecrübeli çatışması” veya “devriye gezen iki polisin günlüğü” gibi ilerleyen ve çok da orijinal görünmeyen film, ikinci yarısında çok sürpriz olmasa da saptığı yol ile heyecan ve çekicilik düzeyini artırıyor ve kendisi için adeta Oscar düşünülerek tasarlanmış görünen sahnelerdeki parlak performansının sonucu olarak Washington’un katkısı ile yüksek düzeyli bir ticari eser örneği olmayı başarıyor.

Washington’un oynadığı Alonzo karakteri sert ve güçlü görünümü, sarkastik konuşmaları, kelime oyunları ve “felsefe” parçaladığı cümleleri ile Amerikan sinemasının polisiyelerde benzerini defalarca karşımıza getirdiği bir görünüme sahip. Hawke’ın acemi polisi de yine bu tür ikili polis hikâyelerinde sıklıkla tanık olduğumuz genç, ideallerini henüz yitirmemiş ve tedirgin bir karakter. Hikâyenin ilk bölümü tecrübeli polisin genç çalışma arkadaşını eğittiği, bir başka deyiş ile gerçeklerin masa başında görünenden çok farklı olduğunu, sokağın kendine özgü kuralları olduğunu ve ayakta kalmak ve işini yapabilmek için kurumsal kuralları nasıl bir kenara koymak gerektiğini öğrettiği sahnelerle geçiyor. Çoğunlukla iki oyuncunun ustalıklı oyunları sayesinde ilerleyen bir bölüm bu ve çok da yeni şeyler söylemiyor/göstermiyor bize. Bu sahnelerin asıl amacı daha çok seyirciyi ve Hawke’un karakterini daha sonra olacaklara hazırlamak sanki. Genç polisin ve bizim her tanık olduğumuz olay bizi farklı bir şeylerin olduğu konusunda uyarma amacını taşıyor gibi daha çok. Hikâye gerçeklerin yavaş yavaş ortaya çıktığı anları ile heyecan dozunu artırıyor ve ticari ve profesyonel bir sinemadan tüm beklentileri karşılayarak seyircinin ilgisini de garantiliyor. Bunu yaparken zaman zaman aksiyon dozunun biraz fazla kaçmış olmasının filmin eleştirel yanının etkisini azalttığını da söylemek gerek.

Washington’un daha ilk göründüğü andan başlayarak ağırlığını koyduğu bir film bu. Zaman zaman adeta hip-hop söyler gibi konuşan karakterini fiziksel ve ruhsal tüm boyutları ile kavramış Washington ve karakterini gereğinden fazla görkemli (başka bir şekilde ifade edersek, Oscar’a göz kırpan) sahnelerde bile gerçekçi kılmayı başarmış. Örneğin sonlarda çetecilerin mahallesinde geçen sahnedeki nutku hayli uzun olmasına ve bir parça abartılı yazılmış olmasına rağmen, oyuncunun performansı o denli parlak ki hemen hiç rahatsız etmiyor bu durum. Sert, maço ve küfürlü bir dünya resmi çizen filmde Washington’un performansı tam da olması gerektiği gibi kısacası. Hawke ise bu dünyaya taban tabana zıt görünen karakterinin tedirginliğini oldukça başarılı bir biçimde getiriyor önümüze ve Washington’un gücü karşısında ezilmeden, karakterini ilginç kılmayı başarıyor.

Mark Mancina’nın başarılı orijinal müziği ve çekici şarkıları ile de dikkat çeken film kapanış jeneriğinde son şarkı olarak Dawid Bowie’nin sesinden bize “This is not America” diyor ama aslında tam da tersini kastediyor olsa gerek. Fuqua’nın doğru bir tempo ile anlattığı hikâye ABD sinemasının profesyonelliğinin tüm izlerini taşıyan, iyi oynanmış ve yönetilmiş, sonu ise yeterince iyi toparlanamamış görünen bir film özet olarak. Dr. Dre, Snoop Dogg ve Macy Gray’in de oynadığı film, eski polisin yenisi ile oynadığı, onu yavaş yavaş bir planın parçası yaptığı ve sinirlerini bozduğu hikâyesi ile ilgiyi hak eden bir çalışma.

(“İlk Gün”)