Lübnanlı/Amerikalı yazar Etel Adnan’ın kitabı 1975 ile 1990 arasında süren Lübnan İç Savaşı’nın hemen öncesinde başlayan ve savaş boyunca devam eden bir hikâye anlatıyor. Kitabın kahramanı olan Sitt Marie-Rose (Sitt Arapça hanım anlamına geliyor) Hristiyan bir Lübnanlı olmasına rağmen Müslümanlarla Hristiyanlar arasındaki iç savaş sırasında Müslüman Filistinliler’in yanında taraf tutan ve sağır dilsizler okulunda öğretmenlik yapan bir kadın. Kitabı etkileyici kılan farklı çatışmaları etkileyici bir biçimsellik ile anlatması. İlk bölümünü adı verilmeyen bir kadının anlattıkları ile başlatan kitap, daha sonra Marie Rose’un da dahil olduğu yedi ayrı karakterin ağzından devam ediyor.
Batı ile Doğu’nun, Hristiyanlık ile Müslümanlığın, erkek egemen bir toplumda kendisine biçilen role itiraz eden bir kadın ile tüm toplumun ve Lübnan ile Suriye’nin çatıştığı bir hayat süren karakterlerin iç savaş ile nasıl daha da parçalandığını etkileyici bir dil ile anlatıyor Adnan. “Çocuklarımı bütün bunların iğrenç olduğuna inandırmakta zorlanıyorum. Düşündükleri tek bir şey var: büyümek ve savaşmak” satırlarının bir örneği olduğu gibi çatışmanın, savaşmanın ve öldürmenin/bir şeyler adına ölmenin genlerine yerleştiği bir ülkeyi anlatan kitap feminizmin izlerini de taşıyor ve kadının sadece yanında durmayı seçtiği taraf (Hristiyanlara karşı Filistinlerin yanı) nedeni ile değil aynı zamanda bir kadın olarak da toplumu “tehdit ettiğinin” altını ustaca çiziyor. Savaşların en iğrencinin iç savaş olduğunu bir kez daha derinden hissedeceğiniz bir okuma serüveni vaat eden ve bu vaadini karşılayan roman tüm Arap toplumlarını da ülke ve din ayırt etmeden kabile zihniyeti nedeni ile kıyasıya eleştiriyor. Marie-Rose karakterinin ağzından dillendirilen “… İnsanlar yalınayak, hesap sormaya geliyor” iddiası birgün gerçekleşir mi bilinmez ama insanı insan yapan (veya maalesef yapması gereken ama bunu başaramayan) tüm değerleri yitirmenin sonuçlarını anlatan çarpıcı bir kitap bu.