Claustrophobia – Harlan Schneider (2011)

“Bazen kendimi sıkıştırılmış hissediyorum; her şey üstüme geliyor, nefes alamıyorum”

Çocukluğu travmalarla dolu sağır bir genç adamın yeni komşusundan evini sorunlu tapu nedeni ile boşaltması gerektiğini öğrenmesi ile gelişen olayların hikâyesi.

Harlan Schneider’ın senaryosunu yazdığı, ortak yapımcılığına katıldığı ve yönetimini üstlendiği bir ilk film. Tamamı bir evin içinde ve bahçesinde geçen, sadece beş oyuncunun yer aldığı, düşük bütçeli ve hikâyesi ile de mütevazi olan bu yapım zaman zaman korku filmine kayan bir gerilim filmi. Derli topluluğu ile kendisini seyrettirmeyi başaran film senaryosundaki kimi sıkıntılardan ve görsel efektlerindeki zayıflıktan, daha doğrusu yönetmenin bu konudaki tercihlerinden kaynaklanan bazı sıkıntılara da sahip açıkçası.

Sağır kahramanımızı filmin hemen her karesinde görünerek, kendisi de gerçek hayatta sağır olan Russell Harvard canlandırıyor. Oyuncunun filmin kimi anlarındaki performansının doğallığına da yansıyan bu durumun yanında, Harvard yönetmenin görsel efektler ve kamera kullanımına da yansıyan tercihlerinden de olumsuz etkilenmiş görünüyor. Karakterinin çocukluğundaki travmalardan kaynaklanan ve zaman zaman kontrol edemediği öfkesini perdeye taşırken tıpkı yönetmenin gerilimi korkuya taşıdığı gereksiz anlarda olduğu gibi bir parça abartılı oynuyor. Aslında bu durum filmin iki temel kusurundan birinin de göstergesi. Geçmişten karşımıza getirilen ve hareketli kamera, zumlar ve üzerinde oynanmış görüntüler aracılığı ile sergilenen sahneler hem yeterince güçlü değil hem de sadece gerilim ile yetinilse küçük ve sıkı bir filme dönüşebilecek eserin başarılamamış bir korku denemesi içinde kaybolmasına neden olmuş. Filmin ikinci temel sıkıntısı ise senaryosu; evet filmin süresi ortalamanın altında (muhtemelen düşük bütçeden kaynaklanan bir durum bu) ve olayların bir parça hızlı gelişmesi anlaşılabilir bir durum ama yine de kahramanımızın kendisini süratle bir tutkunun içinde buluvermesi pek inandırıcı olmamış. Bundan daha da önemli olan ise genç adama oynanan oyunun inandırıcılığı ve bu oyunun parçası olan kadının ve yan komşunun tüm bu oyunu ve bunca kötülüğü hikâyenin sonunda açıklanan ama aslında epey önce tahmin edilebilir olan hedefleri için yapmış olmaları.

Kadını canlandıran Chloe Snyder’in bir parça vasat görünen oyununun yanında komşuyu canlandıran Christopher Curry’nin karakterini –muhtemelen yönetmenin korkuya kayma tercihi ile uyumlu olarak kendisinden istediği şekilde- karikatürize etmesi de filmin lehine olmamış. Hayli başarılı kapanış jeneriği ve “ilginç” müzik çalışmasını da filmin artıları olarak not edelim bu arada. Keşke film kafasının içinde sesler “duyan” bir sağır gencin yaşadığı gerilimi anlatan ve alçak gönüllülüğüne yakışan daha yalın bir çalışma olarak kalma yönünde ilerleseymiş. Bu hali ile gerçekte olduğundan daha zayıf görünüyor çünkü. Yine de Schneider’ın bu ilk filmi zaman zaman yaşattığı gerilimi ve kahramanının çektiği acı, düştüğü dehşet ve güvensizlik duygusunu seyirciye geçirebilmesi ile ilgi çekebilecek bir çalışma.

(“Klostrofobi”)