2012 Festival Notları 2

Despair – Rainer Werner Fassbinder : Yıllar sonra bir Fassbinder filmini büyük perdede görmek güzel oldu. Filmin baş kadın oyuncusu Andréa Ferréol’nun gösterimden önce filmin çekimi ve Fassbinder ile ilgili anılarını kapsaması ile zenginleşen konuşması çok keyifli idi. Nabokov’un romanından Tom Stoppard tarafından uyarlanan filmin bütçesi Fassbinder filmlerinde alışık olunmadık kadar yüksek ve hikâye boyunca başta mekânlar ve dekorlar olmak üzere pek çok öğe bunu hissettiriyor sık sık. Bir adamın Weimar dönemi Almanya’sında “kendi bedeninden” dışarı çıkmasını ve kendisine yabancılaşmasını anlatan bu gerçeküstücü film Dirk Bogarde’ın muhteşem oyunu, mizahı, çok başarılı final sahnesi, Michael Ballhaus’un aynalar ve yansımalar ile örülü başarılı görüntüleri ile çekici bir film. Belki bugün bir parça eskimiş görünebilir ama ne olursa olsun bir Fassbinder filmi.
(“Cinnet”)

Las Acacias – Pablo Giorgelli : Arjantin sinemasından Pablo Giorgelli’nin ilk konulu filmi. Nerede ise konuşmasız ama sesi yine de hayli yüksek çıkan bir çalışma. Bir adam ve kadının kamyonla yaptıkları bir yolculuk boyunca birbirlerini tanımalarını, anlamalarını ve yakınlaşmalarını konu alan film iki baş oyuncusunun doğal oyunculuklarının yanında kadının 5 aylık bebeğinin performansından da oldukça yararlanmış görünüyor! Yönetmenin doğru zamanlama ve kurgu becerisi örneğin esneme sahnesinde en duyarsız kalbi bile yumuşatacak derecede başarılı. Kameranın yavaş ve yumuşak hareketleri, gerçek hayatta ne varsa sadece onun peşine düşen hikâyesi ve “sıradan” karakterleri ile etkileyici bir film.
(“Akasyalar”)

Fon Tok Kuen Fah – Pen-Ek Ratanaruang : Tayland sinemasından bir gerilim ve aksiyon filmi. Politik ve sosyal yozlaşma üzerine kurulu hikâyesi görsel yanı hayli güçlü kimi sahneleri ve çarpıcı kamera hareketleri ile dikkat çekiyor ama ikinci yarısından itibaren yönetmen ipin ucunu kaçırmış (veya bilinçli olarak bırakmış) gibi görünüyor. Geriye dönüşlerle şimdiki zamanın birbirine karışmaya başlaması, hikâyenin zaman zaman inandırıcılıktan uzaklaşması ve başından vurulan kahramanımızın dünyayı ters (baş aşağı) görmeye başlaması probleminin hikâyeye yeterince yedirelememiş olması ve bu kadar güçlü bir öğenin hikâye boyunca sık sık “unutulması” filmi zayıflatıyor. Yine de görselliği ve baş oyuncusu Nopachai Chaiyanam’ın güçlü oyunculuğu ile ilginç bir film.
(“Headshot” – “Beyninden Vurulmuş”)