“Hırsızsın, sanatçı değil. Lanet hırsızın tekisin”
Hapisten yeni çıkan bir adamın eski kirli işlerinden kurtulma çabasının ve sanatçı kariyerinin hikâyesi.
Suç, komedi ve romantizm arasında yolunu kaybetmiş, hedefler gibi göründüğü şıklığın ve zekâ ürünü bir polisiye olmanın da uzağına düşmüş bir film bu. Hikâyesi yeterince inandırıcı değil, oyunculuk idare eder bir seviyede ve yönetim daha çok bir televizyon filmi havasında. Hikâyenin galeri sahibi ve sanatçılar ile ilgili bölümleri pekâlâ “Sex and the City” dizisinin bir bölümü olabilirmiş ve suçla ilgili bölümleri de bir sevimli polisiye komedi dizisinin parçası olarak çekilebilirmiş gibi duruyor.
Gerek Donald Sutherland’in canlandırdığı çetenin reisinin gerekse oğlu Rossif Sutherland’in oynadığı genç sanatçımızın/hırsızımızın karakterleri pek detaya inilmeden çizilmiş gibi duruyor. Özellikle çete reisi ve benzer bir biçimde galeri sahibi ve koleksiyoncu tipleri akla gelebilecek her türlü klişenin bir araya toplandığı kişilikler ve filme amaçladığı havayı kazandırmaya da yardımcı olmuyorlar.
Özellikle finali ile rayından çıkan filme belki en fazla hafif bir filme yaklaşır gibi yaklaşıp, seyrettikten sonra unutmakta fayda var. Bir adamın sanatçı olmakla bir sıradan kötü insan olmak arasındaki çabası eğer ilginç geliyorsa bunun için Jacques Audiard’ın “De battre mon coeur s’est arrêté” filmine ve o filmde adına Romain Duris denen canavarın oyununa dönmek çok daha doğru bir seçim olur. Bu film ise hafifliği içinde kaybolup giden bir çalışma sadece.
(“Düzenbaz”)