The Abominable Dr. Phibes – Robert Fuest (1971)

“Seni öldüren dokuz kişiydi. Dokuz kişi ölecek!… ve senin kaybının hesabı dokuz kez sorulacak. Seni dokuz kişi öldürdü. Dokuz kişi ölecek. Dokuz kişi sonsuza kadar lanetlenecek”

Karısının ölümünden sorumlu tuttuğu dokuz kişiden intikamını almaya kararlı bir adamın hikâyesi.

Orijinal senaryosu James Whiton, William Goldstein ve Robert Fuest tarafından yazılan (jeneriklerde sadece ilk ikisinin adı belirtilmiş olsa da, onların çalışmasının büyük bir kısmını yeniden yazmış Fuest), Fuest’in yönettiği ve İngiltere – A.B.D. ortak yapımı olarak çekilen bir korku filmi. Kara mizahı da barındıran bu korku filmi, türün en bilinen isimlerinden Vincent Price’ın başrolü üstlendiği ve klasik Amerikan sinemasının yıldızlarından Joseph Cotten ile İngiliz sinemasının usta karakter oyuncularından Peter Jeffrey’in ona eşlik ettiği bir çalışma. American International Pictures’ın bu filmi şirketin “ucuz” korku filmlerinin yapımcısı olarak tanınmasına neden olan hemen tüm karakteristik özellikleri taşıyor: Price’ın gösterişli oyunu, karanlık dekorları ve gerçekçiliği o kadar da dert etmeyen ve kısıtlı bütçenin de doğal sonucu olan bir hikâye akışı. Türün en öne çıkan intikam temalı filmlerinden biri olmasa da Price’ın ve Cotten’ın varlıkları, “Eski Ahit”teki 10 lanet üzerinden ilerleyen cinayet sahneleri, yeterince dengelenememiş olsa da kara mizah ile gerilimi iç içe sunması ile ilgiyi hak eden bir çalışma bu.

1972’de yine Robert Fuest’in yönettiği bir devam filmi de (“Dr. Phibes Rises Again!“) çekilen çalışmanın posterinde yer alan “Love Means Never Having to Say You’re Ugly” ifadesi ile bir önceki yılın hit filmi “Love Story”nin ünlü cümlesine (“Love Means Never Having to Say You’re Sorry”), kendi mizahına da uygun bir gönderme yapmış yapımcılar ama seyircinin filmin türü hakkında kafasını karıştıran bu ifade çıkarılmış posterden daha sonra ve film ancak ondan sonra gişede ilgi görmüş söylenene göre. Kara pelerini içinde org çalan ve sırtından gördüğümüz bir adam ile açılan film, bu sahnedeki kırmızı parlak ışıklarla aydınlatılan org ve insan boyutlarındaki ve otomatik hareket eden “robot”ların oluşturduğu orkestra ile bize ne seyredeceğimiz hakkında bir fikir veriyor. Price’ın oynadığı filmlerden aşina olduğumuz bir tuhaf karakterin “art deco” denen türden döşenmiş mekanlarda geçen bir korku filmi bu seyredeceğimiz. Yarasaların başrolü üstlendiği ilk cinayet sahnesinden başlayarak film, on laneti sıra ile kurbanları üzerinde uygulayan adamın intikamını ve peşine düşen bir polisin onu daha fazla insan öldürmeden yakalamaya çalışmasını anlatıyor. Bir kurbağa maskesinden farelere, kurbanın vücudundaki tüm kanı boşaltmaktan çekirgeleri kullanmaya kadar uzanan bu cinayetler korkutma işlevini yerine getiriyorlar genel olarak ve hatta rahatsız etmeyi de başarıyorlar. Özellikle yakın plan yarasa ve fare çekimleri dozunda bir rahatsız ediciliğe sahip ve ürkütüyor seyirciyi.

Hikâyenin kimi problemleri de var elbette ve açıkçası çok da dert etmiş görünmüyor bunları yönetmen Robert Fuest. Polisin amirinin göründüğü tüm sahneler örneğin (polisleri azarlayıp durması, politik ortamdan ve medyanın baskısından söz etmesi vs.) klişe nedire örnek gösterilebilecek içeriklere sahip. Babası polis tarafından korumaya alınan genç bir çocuğun evde tek başına bırakılmasını veya hemşirenin derin bir uykuda olması gereken cinayette kadının uyku hapı alması gibi bir “tesadüf”ü de hikâyenin zorlama anlarına örnek olarak gösterebiliriz. Katil adamın asistanlığını üstlenen kadının kim olduğu ve bu intikam hikâyesinin neden ve nasıl bir parçası olduğuna hiç değinmemesi de önemli bir eksiği hikâyenin.

Her bir cinayet sahnesi, adamın peşine düştüğü doktorlardan birinin finalde karşı karşıya kaldığı korkunç sınavın ürperticiliği, Price’ın karakterinin geçirdiği kaza nedeni ile dudaklarını hiç kıpırdatmadan ve nerede ise hiçbir mimiğe başvurmadan (ve bir boru yardımı ile) konuşmasına rağmen (veya belki de tam da bu nedenle) klasik oyununu çıkarabilmesi ve yine Price’in basit ama etkileyici makyajı filmi kesinlikle ilgiye değer kılan öğelerden birkaçı. Kara mizahının her zaman gerekli ve/veya yeterli görünmediği film tuhaf karakteri, Price’ın da ayrılmaz bir parçası olduğu türle dalga geçmesi ve “ucuz” filmlerin tipik bir örneği olması açısından da dikkat çekiyor. Düşen uçağı görmeyip sadece düşme sesini duymamız veya hayli trajik bir önemi olan ameliyat sahnesinde -elbette efekt sıkıntısı nedeni ile- aslında hiçbir şey görmüyor olmamız gibi örneklerin “ucuz” tanımını doğruladığı film, “Victoria döneminde geçen korku filmleri”nin ileri bir tarihe taşınmış örneği olarak da izlenebilir bir çalışma.

(“Korkunç Dr. Phibes”)

(Visited 73 times, 2 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir