Vaho – Alejandro Gerber Bicecci (2009)

“Çok eskiden ve henüz insanlar ortada yokken, tanrılar yalnızdı ve canları sıkılıyordu. Bir gün toplandılar ve kendilerine arkadaşlık edecek canlılar yaratmaya karar verdiler. Önce hayvanları yarattılar; ama onlardan konuşmalarını istediklerinde hayvanlar sadece komik sesler çıkardılar. Bunun üzerine tanrılar insanı yaratmaya karar verdiler; birkaç denemeden sonra içlerinden birinin aklına mısır geldi. Evet, mısırdan yapılan adam mükemmeldi. Ama o kadar mükemmeldi ki tanrılar onun kendilerine isyan edeceğinden ve güçlerini alacağından korktular. Tekrar toplandılar ve insanın kendilerine bir tehlike oluşturmaması için ne yapmaları gerektiğini düşündüler. Ve tanrılar insanın gözlerini bulutlandırmaya karar verdiler. Ve o günden sonra, insan hiçbir şeyi daha önce gördüğü gibi göremez ve anladığı gibi anlayamaz oldu. Ve tanrılar bu adamı yaşattılar çünkü artık o onlar için bir tehlike olmaktan çıkmıştı”

Üç genç adamın çocukluklarında karıştıkları ve hâla içlerinde yaşattıkları trajedinin hatırası ile yaşamalarının hikâyesi.

Alejandro Gerber Bicecci’nin yazdığı ve yönettiği bir Meksika yapımı. Yönetmenliğe kısa filmler ve belgeseller ile başlayan ve televizyon için de çalışan Bicecci’nin bu ilk uzun metrajlı sinema filmi üç gencin hayatları üzerinden Meksika, şiddetli dinsel inançlar ve anılara odaklanan bir hikâye anlatıyor. Zamanda ileri ve geri gidiş dönüşleri, aynı sahne içinde zaman atlaması ve özellikle basit tutulmamış hikâyesi ile hayli farklı ve ilginç bir ilk film. Biraz uzamış görünmesi ve ele aldığı tüm temaları her anında güçlü görünen bir şekilde anlatamaması gibi sorunları olsa da kesinlikle görmeye değer bir çalışma bu ve Meksika üzerine bir film hikâyesinin sınırları içinde çok şeyler söyleyen bir yapıt.

1964 yılında geçen bir sahne ile açılıyor film. Radyosundan o gün Meksika’nın yerli kültürü ile modern kültürünün birlikteliğinin sembolü olan bir arkeoloji müzesi ve bu müzenin önüne yerleştirilecek bir anıttan bahseden haberler duyduğumuz bir su tankeri tozlu bir yolda ilerliyor ve bir süre sonra duruyor. Tankerin şoförü yanındaki fahişe ile kısa süren bir birliktelik yaşıyor. Kadın araçtan inerek; eskiden göl olan, şimdi sonsuz bir kurak toprak olarak görülen arazi üzerinde yürüyor ve bir bebek sesi duyuyor. Yerde yatan ölü bir kadının çıplak göğüsleri üzerine uzanan bir bebeğin ağlama sesi bu. Bu dramatik sahnede kamera kaymaya başlıyor ve aynı yerde birkaç yıl sonra geçen bir sahneye bağlanıyoruz. Adam ve kadın yanlarında bir çocukla beraber su satıyorlar bebeğin annesinin öldüğü ve şimdi bir kutsal mekâna dönüşmüş görünen yerde. Adam satışların iyi gitmemesini kadının fahişe olmasına bağlarken, onlarca insan daha önce orada susuzluktan ölmüş olan kadının anısına oraya getirilen binlerce su şişesinin adeta bir tepecik oluşturduğu yerde kadını anarak dilekte bulunuyorlar. Bu açılış sahnesi (sahneleri daha doğrusu, çünkü iki farklı zaman diliminde geçiyor seyrettiklerimiz) bize filmin hem biçimsel özellikleri hem de hikâyesinin içeriği açısından yeterli bir fikir veriyor.

Ardından zamanda daha da ileriye atlayarak üç farklı genci tanıtan bölümleri seyrediyoruz: José babası ile birlikte çalışan ama aklı hep kız arkadaşında olan bir genç ve işteki sakarlıkları ve hataları başını derde sokuyor sık sık. Felipe annesi ile yaşayan, bir internet cafe’de çalışan ve genç kızları cinsellik dolu e-postalar ile taciz eden bir gençtir. Andrés ise kendisini içkiye vermiş görünen ve tesisatçılık yapan babası ile çalışmaktadır ve Aztek kültürü ve dansları ile ilgilenen iyi niyetli bir genç adamdır. Üç ana karakterin de tek ebeveyn ile yaşaması ve Meksika’nın toplumsal resminin ve bu resimdeki sorunların parçası olması dikkat çekiyor öncelikle. İlk iki karakterin cinsellik odaklı eylemleri (ya da hayalleri), sokakları parsellerken birbiri ile kavga eden otopark çeteleri, su sorunu, yerli kültürü ile Hispanik kültürün birlikteliği veya çatışması, dinsel fanatizm gibi olgular iki saate yakın bir süre boyunca farklı sahnelerde sık sık karşımıza çıkıyor. Üç gencin hikâyelerini uzun süre birbirinden bağımsız olarak anlatan film onları ilk kez, yaşadıkları mahalledeki su kesintisi yüzünden gelen su tankeri önündeki kuyrukta bir araya getiriyor ve çocukluklarında yaşadıkları; parçası ve nedeni oldukları trajik olayı anlatmaya başlıyor.

Bicecci bu ilk filminde Meksika toplumundaki dinin yerini sık sık getiriyor karşımıza. Susuzluktan ölen bir kadının hayatını kaybettiği yerin bir kutsal mekâna dönüşmesinden İsa’nın çarmıha gerilmesinin anıldığı törendeki fanatizme; Andrés’in, babasının alkolikliğine çare bulması için getirdiği Aztek kökenli büyücüden (ve onun para düşkünlüğünden) sokaklarda çetecilik yapanların bu günahları ile çelişecek bir şekilde o törenlerin parçası olmasına film dinsel inançların gücünü ve içerdiği tutarsızlıkları güçlü bir biçimde anlatıyor. Andrés’in babasının törenlerde hiç İsa rolünü üstlenememesi ile ilgili içindeki derin mutsuzluk ve yine onun kutsal törende devasa bir haçı kendini parçalarcasına tek başına taşıma çabası bu konuda filmin en sembolik ögelerinden biri.

Karanlık bir Meksika resmi çizdiği bu filmde Bicecci seyircinin ilgisini hep canlı tutmayı başarıyor; buna karşılık kendi başlarına çekici olan unsurların bir araya ideal bir bütün oluşturacak şekilde bir araya getirilemediğini, hikâyenin bu konuda sıkıntı yaşadığını söylemek gerekiyor. Temel olarak üç farklı zaman dilimi arasında gidip gelen hikâyede karakterlerin kimliklerini ve ilişkilerini yerine oturtmak özel bir dikkat ve gayret gerektiriyor ve bu da seyirciyi zaman zaman zorluyor. Suçluluk duygusunun gücünün de ulaşabileceği noktanın bu nedenle gerisinde kaldığı filmin bu sıkıntılarını bir ilk film olmasına vermek gerekiyor belki de ve hak ettiği ilgiyi göstermek gerekiyor. Kuruyan (daha doğrusu kurutulan) göl görüntüsü üzerinde sona eren film bizi “kurutan” bireysel ve toplumsal hatalar üzerine ilginç bir çalışma. Bu kurutma ve yozlaşmanın karşısında ise Andrés’in iyi yüreğinin ve benzerlerinin olacağını bilmek umut veriyor seyirci olarak bize.

(“Becloud”)

(Visited 103 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir