Victor Victoria – Blake Edwards (1982)

“Sizin sorununuz Bay Marchand, kafanızı kalıplarla sınırlandırmış olmanız. Sizin bir tür, benimse başka bir tür erkek olmamdan başka bir şey yok ortada”

İşsiz bir sopranonun iş bulabilmek için, kadın kılığına girmiş erkek kılığına girmesi ile gelişen olayların hikâyesi.

Reinhold Schünzel’in Almanya yapımı ve 1933 tarihli “Viktor und Viktoria“ adlı müzikal komedisinin 1982 tarihli Amerikan versiyonu. Schünzel 1933’de aynı filmi eş zamanlı olarak Fransızca da çekmiş başka bir kadro ile. Sinema tarihi için hayli popüler olduğu anlaşılan hikâyeyi 1935’de Michael Balcon İngiliz yapımı (“First A Girl”) olarak, 1957’de Karl Anton bir Alman yapımı olarak ve 1975’de de Enrique Cahen Salaberry bir Arjantin yapımı (“Mi Novia El…”) olarak yeniden çekmiş. 1995’de Broadway‘de müzikal olarak da sahnelenen konuyu Blake Edwards kendi senaryosu ile getirmiş tekrar sinemaya ve genel olarak cinsellik, cinsel yönelimler, kadın erkek ilişkileri üzerine kimi anlarında hayli eğlendiren bir sonuç almayı başarmış. Henry Mancini ve Leslie Bricusse’nin Oscar kazanan başarılı müzikleri, üç oyuncusunun Oscar’a aday olan keyifli oyunları, müzikal bölümlerdeki şarkıları ve dozunda tutulmuş görünen “arsızlığı“ ile dikkat çeken film 1980’lerin klasiklerinden biri.

Bu keyifli film tüm süresi boyunca olmasa da hem “normal” kavramı ile oynaması hem de sık sık güldürmesi ile dikkati çeken bir çalışma. Eşcinsel bir aşkın veya karakterlerin 1934’ün Paris’inde geçen bir hikâyede olumsuz anlamlar yüklenmeden ele alınmış olmasını takdir etmeli öncelikle. Hatta Robert Preston’ın kaçırılmaması gereken bir performans ile canlandırdığı karakterinin sarkastik yanı üzerinden asıl alay konusu yapılan heteroseksüel aşklar oluyor sık sık. Ne var ki gözden kaçırılmaması gereken sonuçta bir ABD filmi ile karşı karşıya olduğumuz (“Gay Paree” şarkısında en iyi ifadesini bulduğu gibi elbette Amerikalılar bu denli gay bir hikâyeyi Fransa’ya yakıştırabilir ancak) gerçeği. Elbette hikâyedeki asıl aşk bir heteroseksüel aşk olacak, elbette bir erkeğe ilgi duyabileceği ihtimalini kendisine konduramayan maço karakterimiz (James Garner’ın nerede ise ruhsuz performansı filmin oyunculuk alanındaki tek zaafı) sonuçta aşık olduğunun bir kadın olduğunu anlayarak rahatlayacak ve elbette heteroseksüel aşk filmin dramını, homoseksüel aşk ise hikâyenin komedisini oluşturacaktır bu filmde. Bunları klasik Hollywood anlayışı olarak kabul edip aşmak gerekiyor filmden yeterince keyif alabilmek için. Ayrıca hayli ilginç ve hatta cüretkâr bir maskeli dans sahnesinin ve bu sahnede altı kalın bir şekilde ve çekinmeden çizilen cinsiyet tabanlı rollerin birbirine kolayca karışabileceği iddiasının da hakkını yememek gerek.

Filmdeki “Crazy World” şarkısının sözlerinde olduğu gibi “çılgın çelişkilerle dolu çılgın bir dünyada” geçen hikâyeyi Blake Edwards çoğunlukla kendisine yakışır bir performans ile yönetmiş. Komik olması hedeflenen ama alışılanın dışına çıkamayan iki farklı “gece kulübünde kavga” sahnesinin sıradanlığı bir kenara bırakılırsa, pek çok eğlenceli sahne üretmeyi başarmış yönetmen. Bizim Huysuz Virjin’in danslarını hatırlatan, Preston’ın hayli eğlenceli dans sahnesi, kırık tabure esprisi, Preston ile karakterini müzikal ve komedi yeteneklerini ustaca kaynaştırarak canlandıran Julie Andrews’ın bir restoranda garsonla olan komik muhabbetleri ve otel odasında yatan, yürüyen, saklanan karakterlerin çekici bir koreografi ve mizansen ile karşımıza geldiği sahne başta olmak üzere film sık sık seyirciyi güldürüyor ve hatta kahkaha attırıyor kesinlikle. Edwards kendisi de hayli komik olan bir hamam böceği sahnesinin finalinde kamerayı birden mekanın dışına ve uzağına taşıyıp penceredeki görüntüleri ile tüm karakterleri sıkı bir eğlence sunan bir karenin parçası yapmak gibi kimi küçük numaralarla da sülemeyi başarmış, bunun dışında çoğunlukla klasik bir dil kullandığı filmini. Yönetmenin 1968 tarihli ve “The Party – Tatlı Budala” adını taşıyan muhteşem komedisindeki garson karakterini hatırlayanlar için burada da yine eğlenceli bir garson karakteri yarattığını da söyleyelim Edwards’ın.

“Kadın taklidi yapan erkek taklidi yapan kadın” karakteri başlı başına bir eğlence kaynağı elbette ve film de bunun tadını keyifle çıkarıyor kesinlikle. Preston ve Andrews’a, tam bir karikatür olan tiplemesini bir oyuncunun kendisini karikatürleştirmeden nasıl oynaması gerektiğini ders verir gibi gösteren Lesley Ann Warren’ın eşlik etmesi ile de önemli olan film, “Le Jazz Hot” ve “The Shady Dame From Seville” gibi başarılı şarkıları ile de seyircisine güzel vakit geçiriyor kesinlikle. Filmin zaman zaman kazandığı “çılgın gay” havasının ise bu türün klasiklerinden “’Cage aux Folles – Çılgınlar Kulübü”ndekinden daha sağlam olduğunu da ekleyelim son olarak. Görülmeli.

(Visited 140 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir