Ciencias Naturales – Matías Lucchesi (2014)

“Daha ona adını bile sormadın, adını bile!”

Babasının kim olduğunu öğrenmeye kararlı on iki yaşındaki bir kızın çıktığı yolculuğun hikâyesi.

Senaryosunu Matías Lucchesi ve Gonzalo Salaya’nın yazdığı, yönetmenliğini ilk kez uzun metrajlı bir film çeken Lucchesi’nin üstlendiği bir Arjantin ve Fransa ortak yapımı. Büyüyen ve yavaş yavaş çocukluğundan çıkmaya başlayan genç bir kızın bir yandan da kimliğini oluşturan önemli unsurlardan birini keşfetme yolundakı ısrarlı arzusunu anlatan film minimal denebilecek bir yaklaşıma sahip. Bir “yol filmi” kategorisine yerleştirilebilecek olan çalışma, genç kızı canlandıran Paula Galinelli Hertzog’un sade oyunu ile de -duygulamaları hiç zorlamadan- yüreklere hitap etmeyi başarıyor. Hikâyenin geçtiği bölgenin sert ve yalıtılmış dünyasını başarı ile kullanan çalışma alçak gönüllü ve ilgiyi hak eden bir eser.

Ata binen bir genç kız ıssız bir bölgede bir antenin üzerindeki metal bir plakayı sökerken başlıyor film. Kızın adı Lila ve amacı da annesinin kendisine kimliği hakkında bilgi vermediği babasını bulmak. Bu plakanın üzerinde anteni yapan firmanın adı yazmaktadır -ve kız annesi ile anneannesini konuşurken duyduğuna göre- babası bu anteni dikmek için geldiği bölgede annesi ile kısa süreli bir ilişki kuran bir işçidir. Nacho Conde’ye ait olan ve gitara zaman zaman mızıkanın da eşlik ettiği ve hikâyenin geçtiği mekanların görselliğinin de desteklediği bir kovboy havasını taşıyan müziğin desteklediği hikâye işte bu genç kızın okuldaki bir kadın öğretmeninin de desteği ile babasını bulmak için çıktığı yolculuğu anlatıyor bize. Bir günlük bir yolculuk bu ve Matías Lucchesi bu yolculuğu oldukça yalın bir dil ile ve her türlü duygusal kışkırtmadan uzak bir şekilde anlatıyor. Hikâye, oyunculuklar ve yönetmenlik çalışması oldukça sade ve alçak gönüllü tonlara sahipler. Tüm bu sadelik içinde bir bireyin kimlik arayışını ve bir çocuğun gençliğe geçiş ile birlikte kendisi ile ilgili gerçeği keşfetme çabasını seyrederken, biz de -tıpkı öğretmen karakteri gibi- onun yanında buluyoruz kendimizi. Film bizi onun yolculuğuna katarken, özel bir çabaya girişmiyor ve bunu sadece samimiyeti ve doğallığı ile başarıyor ki filmin de en önemli kozlarından biri bu. Seyrettiğinizin kurgu olduğunu unutturacak ve tüm karakterlerine tarafsızlıkla yaklaşması ile dürüstlüğünü sorgulatmayacak bir film çekmiş yönetmen Lucchesi. Örneğin genç kızı bile özellikle sevimli ve iyi göstermeye soyunmuyor ve her anında sizi “gerçek” neyse sadece ona tanık olduğunuza ikna ediyor.

Sebastián Ferrero’nun yörenin geniş ve boş arazilerini çok iyi hissettiren ve sert iklimini ve doğasını yansıtmayı çok iyi başaran görüntü çalışması ile de dikkat çeken filmde okul müdürü ile öğretmen arasındaki çatışma ve müdür karakteri pek yeni görünmüyor açıkçası ama pek de önemli bir kusur olarak görünmüyor bu. Bunun da nedeni hikâyenin odak noktasının genç kız ve onun arayışı olması ve geri kalanın bu arayışın parçaları olması sadece. Elbette bu arayış kadar, kızın yolculuğu sırasında iki erkeğin hayatına dokunması da bir o kadar önemli. Kendi kimliğini bulurken, iki farklı erkeğin geçmişleri ile yüzleşmesini de sağlıyor kahramanımız ve bir bakıma o karakterlerin de kendi kimliklerini benimsemesinin yolunu açıyor.

Biyoloji dersinden kadın öğretmenin geçmişine, ateş böceklerinin neden ışık saçtığından öğretmenle kız arasındaki dostluğa ve diğer birtakım diğer ögelere hikâye bize erkek-kadın ilişkileri ve anne-kız ilişkileri hakkında da düşünme fırsatı verirken kimi özel anları ile de etkileyici olmayı başarıyor. “Baba” ile ilk başbaşa konuşma ve yemek pişirme sahnesi bunlardan biri; yalın ve gerçekçi bir sahnenin nasıl etkileyici olabileceğinin güzel örneklerinden biri bu bölüm. Belki daha da önemli bir başarı ise yine bir başka “baba” ile yüzleşme sahnesi. Bu sahne yıllar sonraki bir buluşmayı herhangi abartılı bir duygu provokasyonuna yol açmadan ve tam da bu nedenle yüreğe dokunabilen bir şekilde getiriyor karşımıza. Bu buluşmanın hatırası olan rüzgâr oku ise yerinde ve hoş bir sembol kullanımı örneği oluyor.

Sürprizinde bile sadeliğini elden bırakmayan film belki çok güçlü bir çalışma değil, bir başyapıt olmaktan da uzak ve bir kısa film formatında da olabilirmiş açıkçası. Özellikle öğretmen karakterini yeterince derinleştiremiyor film ve kızın arayışına öğretmenini katabilmesi de yeterince ikna edici değil. Ne var ki tüm bunlar filmin doğallığı içinde kaybolup gidiyor çoğunlukla ve geriye kalan da ilgiyi hak eden bir “basit” film oluyor.

(“Natural Sciences”)

(Visited 93 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir